Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel, Grand Pera Emek Sahnesi’nde düzenlenen BMD Gençlik Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, markaların 2019’a verimlilik temelinde yatırım ve büyüme hedefi ile başladığını, markaların kiralamalarda karşılaştıkları olumsuzluklar nedeniyle adım atmakta zorlandığını söyledi. Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre; Türk organize perakende sektörünün son 20 yıldaki büyümesinin dünyada “örnek vaka” gösterilecek kadar kıymetli olduğunu vurgulayan Öncel, şunları söyledi; “Hızlı büyümenin ve markalaşmanın bazı yan etkileri oldu ve şimdi bu yan etkilerin giderilme sürecini yaşıyoruz. Özellikle kiralamalarla ilgili yan etkileri acilen tedavi etmek durumundayız. Tedavi için devletin teşviki ile mağaza sahiplerinin, AVM yönetimlerinin ve markaların ortak akılda buluşması gerekiyor. AVM yönetimlerinden ve mağaza sahiplerinden yeni kontratların ilk yıl için ciro kirası üzerinden yapılmasını, süre sonunda iki tarafa da tazminatsız fesih hakkı verilmesini istiyoruz. Devletten ise kiralamalarda artık KDV ve stopaj oranını yüzde 8’e indirmesini, ayrıca Borçlar Kanunu’nda yapılacak düzenleme ile tazminatsız erken çıkış tartışmasına kesin çözüm bulunmasını bekliyoruz. Taleplerimizin karşılanması halinde AVM’lerdeki ve caddelerdeki binlerce boş mağazayı markalarımız hızla doldurur. Böylece 400 bin civarındaki istihdamımızı yüzde 10 arttırıp en az 40 bin gencimizi iş sahibi yapabiliriz.”
Dünya Bankası yayınladığı son raporda, bu yıl için küresel ekonomik büyüme beklentilerini düşürdü.
Rapora göre, gelişmiş ülkeler arasında en büyük yavaşlama Avrupa ülkelerinde görüldü. Küresel Ekonomik Beklentiler raporunda, Avrupa’nın azalan yatırım ve ihracat nedeniyle 2020 ile 2021 yıllarında en büyük yavaşlamayı yaşayacağı bu yıllarda bu ülkelerdeki büyüme hızının 1,4 oranında olacağı kaydedildi. Dünya Bankası’nın son raporunda Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve resesyonun Avrupa ülkelerini de olumsuz yönde etkilediği kaydedildi. Raporda, Türkiye’nin ‘Gayrisafi Yurtiçi Hasılası ‘(GSYİH) ile ilgili tahminlerde bulunuldu. Buna göre, Türkiye’de GSYH’nin 2019 yılında yüzde 1 oranında azalacağı ancak 2020 yılında yüzde 3, 2021 yılında yüzde 4 artacağı öngörüldü.
Avrupa ülkeleriyle yakın ekonomik bağları olan gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin çeşitli iç zorluklar ve finansal gerilimle karşı karşıya olduğu kaydedildi. Türkiye’nin 2018 yılında yüzde 2,6 oranında büyüdüğü belirtildi. Türkiye’deki ekonomik durgunluğa, yüksek cari açık, yatırımların azalması ve özel tüketimde yaşanan keskin düşüşlerin neden olduğu belirtildi. Avrupa ve Orta Asya’da 3,1 olan büyümenin 2019 yılında 1,6 oranında düşeceği, 2018 yılından itibaren ekonomik kriz ve resesyon yaşayan Türkiye’nin bölgede büyüme oranını olumsuz olarak etkileyebileceği ancak Türkiye’nin ekonomisinin 2020 ve 2021 yıllarından itibaren toparlanacağı öngörüldü.
Türkiye’de 2018 yılından beri azalan yatırımların ülkede yaşanan ekonomik krizin nedenlerinden biri olduğu belirtildi. ABD’nin bu yıl yüzde 2,5 oranında büyüyeceği ancak bu büyüme hızının 2020’de yüzde 1,7 oranına düşeceği tahminine de raporda yer verildi. Küresel büyüme rakamlarının düşmesinin en fazla yoksul ülkeleri etkileyeceği kaydedildi.
Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü’nün geleneksel Dijital Haber Raporu’na bu yıl Türkiye ‘damga’ vurdu.
37 ülkede 74 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleşen araştırmada dünyada dijital haberciliğin fotoğrafı çekiliyor. Türkiye’den 2 bin 19 kişinin katıldığı araştırma ocak ve şubat aylarında internetten üzerinden gerçekleştirildi. Rapor bundan dolayı kent nüfusunu yansıtıyor. Araştırmada “Geçtiğimiz hafta içinde aşağıdakilerden hangileriyle bizzat karşılaştınız?” diye soruldu. Katılımcıların yüzde 49’u bu soruya “Siyasi veya ticari sebeplerle tamamen uydurma haberler” diye yanıt verdi. 37 ülkenin ortalaması yüzde 26 olurken Türkiye yüzde 49’la en üstte yer aldı. Türkiye’yi yüzde 44’le Yunanistan ve Malezya takip etti. Bu oran ABD’de yüzde 31; İngiltere’de ise yüzde 15 çıktı. Avrupa ülkelerinde en yüksek oranlar Macaristan (yüzde 42) ve Romanya’da (yüzde 38) görüldü. En düşük oranlar ise yüzde 9 ile Almanya ve Danimarka’dan geldi.
KPMG’nin hazırladığı Perakende Sektörel Bakış 2019 raporu yayımlandı. Rapora göre, İstanbul Havalimanı’nın yaratacağı potansiyel, perakende sektörünü canlandıracak…
KPMG’nin hazırladığı Perakende Sektörel Bakış 2019 raporu yayımlandı. Türkiye’de perakende sektöründe son dönemde yaşanan gelişmelere ışık tutan rapora göre, 2019’da fiyat tartışmaları, döviz kurları ve faizlerin seyri, büyüme görünümü ve iş gücü piyasasının ne ölçüde değişeceği sektör açısından kritik olacak. 2018 itibarıyla 25 trilyon dolar büyüklüğe ulaştığı tahmin edilen küresel perakende sektörünün, genel olarak küresel GSYH büyüme hızının altında kaldığı belirtilen raporda, 2009 krizi sonrasında dünya ekonomisinin ortalama yüzde 3,8 büyüdüğü, buna karşın perakende sektöründeki büyümenin yüzde 3 seviyesinde kaldığı ifade edildi.
David Harvey’in Sermaye Muamması kitabını okuyorum ve sizler için bir özet…
Beden için kan dolaşımı neyse, günümüz toplumunun “politik bedeni” için sermaye akışı da odur. Bu akış yavaşladığında, kesintiye uğradığında ya da durduğunda gündelik hayat da duruyor. Ancak kapitalizmde krizler yalnızca kaçınılmaz değil, aynı zamanda ‘gerekli’. Dolayısıyla her an patlak vermeye hazır olsalar da ekonomi politikalarına yön verenler tarafından nedense asla ‘öngörülemiyorlar’. Sermaye akışının nasıl sürdüğü ve neden kesintiye uğradığı ise kavrayış yoksunu burjuva iktisatçıların makaleleri, raporları, öngörüleri, analizleri ve ekonomi haberleri arasında kaybolup gidiyor. Teşhis yok, tedavi de. Bu esnada kapitalizm toplumların ve bireylerin yaşamında yıkımlar yaratarak dünyaya egemen olmaya devam ediyor. Peki, anti-kapitalist hareketimizi nereden başlatmalıyız? Zihinsel kavrayışlardan mı? Doğa ile ilişkilerden mi? Toplumsal ilişkilerden mi? Teknolojiler ve organizasyonel biçimlerden mi? Emek süreçlerinden mi? Kurumların ele geçirilmesi ve devrimci biçimde dönüştürülmesinden mi? David Harvey, krizlere rağmen sermayenin hâkimiyetini nasıl sürdürdüğünü sorgularken “ne yapmalı?” ve “kim yapacak?” sorularına da cevap arıyor. Hem sermayenin egemenlik kurduğu hem de kapitalizme karşı mücadelenin gelişeceği ‘faaliyet alanları’nın haritasını çıkarıyor.
İlk yorum yapan olun