Terminator filmleri büyük ekranda izlenilmesi gereken klasik blockbuster filmleridir. O yüzden 6’sını da sinemada izledim ama izlemeye değer son Terminator filminin üzerinden de 28 yıl geçmiş, dile kolay. Terminator 3: Rise of The Machines ve Terminator 4: Salvation (Arnold’suz tek terminator filmi) bazı açılardan durumu idare etti ama 5. film olan Genisys, bu franchise’ın fişini çeken; büyük bir hayal kırıklığıydı. Terminator: Dark Fate de, adı gibi makus kaderine bu film yüzünden sahip oldu. Önceki film o kadar kötüydü ki, insanlar hem de Linda Hamilton 28 yıl sonra seriye döndüğünde bile filme ilgi göstermedi ve film büyük ihtimalle büyük bir maddi zarar getirecek gişelerde. Hollywood’da bir film “yapım ve pazarlama” maliyetlerinin en az %50 üstünde bir kar getirmezse başarısız sayılır. Terminator: Dark Fate de şu ana kadar ancak yapım maliyetlerini karşılayabilmiş durumda.
Keşke Terminator serisi ilk 2, hadi bilemedin 3 filmle bırakılsaydı. Tabii Arnold Schwarzenegger filmde yine müthiş. Terminator serisinin en kötü filmi Genisys’in o kadar kötü olmasının nedeni adeta Terminator oynamak için (zaten kendi de çok iyi bir aktör olduğunu iddia etmiyor) dünyaya gelen Arnold’un bile o filmde kötü olmasıydı.
Yönetim ve senaryo açısından çok sorunlu olan bu filmin oyuncu kadrosunda aksayan tek bir karakter var, maalesef o da başroldeki genç kız. İnanılmaz kötü bir kasting seçimi ile eline silah aldığında nerf oyuncağı tutan bir plaj bebesi endamındaki 1.5 m.lik bir oyuncu bulmuşlar ve politik doğruculuk adına da tabii ki latin yapmışlar. Filmin hiçbir anında inandırıcı değil. Filme çok zarar veriyor. Genisys’deki bücür Sarah Connor’dan hiç ders almamışlar anlaşılan. Gerçi 60’larında olduğu halde, 50’lerindeki bir karakteri oynayıp ama 70’lerindeki bir kadın gibi gözüken Linda Hamilton bu inandırıcılıktan çok uzak senaryoda elinden geleni yapıyor ama biraz gülünç duruma düşmekten de kurtulamıyor.
Filmin kötü terminatörü Rev-9, T2’nin eşsiz T-1000’inin (Robert Patrick) aksine insan mimiklerini daha iyi taklit edebilen, daha konuşkan bir terminatör olarak çizilmiş. Ancak, çok daha güçlü bir terminatör olmasına rağmen bu durum onun T-1000’in korkutuculuğunun yanına bile yaklaşmasını engellemiş. Terminatörler bu kadar konuşkan olmaz. Onlar programları gereği “iki dinler, bir söylerler.”
Film, ortalarında biraz sarksa da, Arnold’un ortaya çıkması 1 saat sürse de (ki, son derece absürt bir hikayeyle) son derece hızlı, hareketli ve oyalayıcı bir film. Sıkılmadan izlenen bir aksiyon filmi. Hepsi o.
James Cameron ve çok şey bekleyip hayal kırıklığı yaratan Deadpool yönetmeni Tim Miller, aradaki 3 filmi unutmamızı (keşke!), bu filmin T2’nin direkt devamı olduğunu belirtmişlerdi.
Ancak, film yeni bir şeyler anlatmıyor. T1 ve daha çok T2’nin bir potada eritilmesi ve diğer 3 filmden de ufak tefek fikirlerin bu çorbaya atılması şeklinde olmuş. Çok tembelce bir senaryo çalışması. Ben bunları daha önceden gördüm diyeceğinin o kadar çok sahne var ki. Keşke Terminator: Salvation’da yapılmaya çalışıldığı gibi hikayenin başka bir dönemi anlatılmaya çalışsaydı. Kötü bir film olsa da, en azından değişik bir şey denenmişti o zaman. Bu, tavşanın suyunun suyu filme hiç gerek yoktu.
Değişik bir şey anlatmadığının üzerini örtmek için filmin güçlü kadın karakterler göstermeye çalışır gibi yapıp, tam tersini yapması hokus pokusçu Hollywood’un her zamanki şaklabanlıklarından. Başroldeki 3 kadın da, güçlü kadın değil; verilen kılık kıyafet-hal tavır mesajlarıyla erkek kılığına sokulmuş kadınlar. Bir T2’nin hem güçlü, hem de her hücresiyle “anne” olan muhteşem Sarah Connor’ını düşünün; bir de bu filmdeki aksiyon kadınlarını düşünün.
Kadınlar “erkekleştirilmeden de” güçlü olabileceklerini her gün dünyanın her yerinde kanıtlıyorlar zaten.
Gelecekten son bir terminatör daha gelse de, tek görevi artık şu seriyi “terminate etmek” olsa.
SinemaDem iyi seyirler dileyemiyor.
İlk yorum yapan olun