Bu başlığı gören okuyucularımızın ilk aklına gelen Türkiye’de kahvenin yetiştirilmediği ve dolayısıyla kahve ihracatının öncelikli olmadığı olabilir. Evet, kahve bitkisi ve çekirdeği ülkemizde iklim gereği yetişmiyor, ama dünyanın en iyi çikolata markalarının doğduğu Belçika’da da kakao yetiştirilmiyor, üstelik ham maddeyi Afrika ve Güney Amerika’dan alıyor. Ülkede yıllık 50 milyar avroluk gelir getiren bir sektör var. Bu alanda bir dünya devi olan Belçika yıllardır aslında bir çikolata kültürü ihraç ediyor. Bu örnekten yola çıkarak bizim de ülke olarak kahvemizi kültür turizminin ötesine geçirip kültürel alışverişe zemin hazırlayarak ABD’ye ve dünyaya ihraç etmemiz için doğru zaman bu zaman. Neden mi?
Bugün dünyanın kalbine giden yol kahveden geçiyor. Günümüzde dünya kahve pazarının değeri yaklaşık 100 milyar dolar civarında, 2025 yılında 236 milyar dolara yaklaşmaşı öngörülüyor. Kahve pazarının 45 milyar dolarlık payı ABD’de bulunuyor. Ülke genelinde çok yaygın olan kahve kültürü modern yaşamı büyük ölçüde etkiliyor. Amerika’da günde 400 milyon adet kahve tüketilirken 4 Amerikalıdan 3’ü kahveyi tercih ediyor. 35,000 civarı butik kahve dükkanı bulunan piyasada her yıl 4 milyar dolar kahve ithalatı yapılıyor. Özel yapım kahve sektörü de son 10 yılda hızla büyüdü, çünkü bugün tüketici nitelikli kahve türlerine daha çok eğilim gösteriyor. Amerikalıların damak tadı farklı kahve ürünlerinin pazara girmesiyle gelişiyor. ABD aynı zamanda dünyanın en büyük ithalatçısı. Gıda ve hızlı tüketim ürünleri en başta geliyor. Ancak, bu büyük pastadan pay alınması hedeflenirken ticari ilişkileri de geliştirebilmek için gözönüne alınmayan bir ürün var. O da Türk kahvesi. Dünyanın ilk gurme kahvesi olan Türk kahvesinin bu yerel pazarda payı bulunmuyor. Peki Türk kahvesi dünya çapında bilinen bir içecek olduğu halde, neden tüketici tarafından hala keşfedilmeyi bekliyor?
Ülke kalkınmasına katkıda bulunacak ürün: 500 yıllık Türk markası, Türk Kahvesi
10. yüzyılda Güney Habeşistan’da keşfedilen kahve çekirdeği, önce Yemen’e sonra Kahire’ye ve nihayetinde Yemen Valisi Özdemir Paşa’nın sayesinde Osmanlı Sarayına ulaştı. 1517 yılında İstanbul’a getirilince geliştirilen, yegâne bir biçimde pişirilen ve sunulan o kahve o günden bu yana Türk kültürünün temel bir parçası oldu. Türk kahvesi, 16. yüzyılda Türkler tarafından bulunan “kahve pişirme metodunun” adıdır. İstanbul’da bir kültür haline dönüşen kahve, 17. yüzyılda seyyahlar, elçiler ve tüccarlar aracılığıyla Avrupa’ya, 18. yüzyılda da Amerika kıtasına yayılmıştır. Kahve dünyaya yayılırken her ülke kendi ağız tadına göre pişirme metotları geliştirdi ve çeşitli kahve kültürleri gelişti. Türk kahvesi Arabika cinsi oldukça kaliteli kahve çekirdeklerinden üretilmektedir. Filtrelenmediği için eşsiz bir pişirme yöntemidir ve bundan dolayı da sağlığa faydalıdır. Yapılan araştırma sonuçları, Türk kahvesi tüketiminin kalbi koruduğunu göstermektedir. Ancak, bugün küreselde bilinen bir isim olmasına rağmen 500 yıllık bu kültürel değerimiz yurtdışındaki kahveye ilişkin kitap ve kaynaklarda çoğu zaman yer bile almamaktadır. Hâlbuki dünyada üretilen bütün kahve öğütücülerinin ayarı Türk usulüne göre yapılmıştır. Üretilen çoğu kahve öğütücüsünde Türk kahvesi (en ince çekilen – finest) seçeneği bulunmaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye’nin küresel ekonomiden daha fazla pay alan güçlü bir ülke olması için dünyaya olan katkılarını vurgulaması büyük önem taşıyor. Bugün bir çok dünya markasından çok daha önemli ve tarihi bir kültürel değerimiz var. Peki biz yeterince bu kültüre sahip çıkıyor muyuz? Türkiye’de tarih kitapçıklarında ve Türkiye tanıtım broşürlerinde hep şöyle yazar: “Kahveyi Avrupa ile Türkler tanıştırdı. Biz toplum olarak bundan dolayı gurur duyarız, ama o cümleye bir nokta koyarız, hikaye orada bitirilir. Oysaki asıl hikaye ondan sonra başlıyor. Dünyanın ilk kahve pişirme yöntemi olan Türk kahvesi bugün küresel kahve sektörünün oluşmasına 500 yıl önce önayak oldu. Bu nedenle, artık o noktayı bir virgüle çevirip kahve ve kahvehane kültürünün dünyaya bizim topraklarımızdan yayılma hikayesini Türkiye ticari ve kültür tanıtımları kapsamında bir strateji olarak benimsemeliyiz. Ana misyonumuz, Türkiye markasını güçlendirmek için kahvenin Türkiye çağrışımı yapmasını sağlamak olmalıdır.
40 yıllık hatırlı olan Türk Kahvesini Gastro Diplomasi ile markalaştırmak
Turkish Coffee Lady olarak, 2009 yılından beri zengin Türk kültürümüzü dünyaya tanıtmayı kendimize misyon edindik. Yaklaşık 10 yılı aşkın süredir Türkiye markasını geliştirme sürecine yardımcı olmak için Türk kahvesinin zengin kültürünü ve dünya tarihine olan katkılarını anlatmak için çalışıyoruz. 2009’da dört girişimcinin Turkayfe.org isimli sosyal iletişim ağı projesi ile başlayan bu girişimcilik serüveni, 2011 yılında Washington DC ve New York şehirlerinde düzenlediğimiz kültür seminerleri ile devam etti. 2012 yılında ise gönüllüler tarafından desteklenen ve kar amacı gütmeyen bir kültür diplomasi projesi olan “Gezici Türk Kahvesi Kamyonu (Turkish Coffee Truck)” ile giderek büyüdü. 2012-2019 yılları arasında ABD, Avrupa’da Hollanda, Belçika, Fransa ve Kanada’yı karış karış gezerek 30,000 üzerinde kişiye Türk kahvesi tattırdık ve sevdirdik. 2017’de Turkish Coffee Lady ismi ile ABD’nin ilk Türk kahvesi kafesini hayata geçirdik. 2 yıl içinde $4.50’den 40,000 adet Türk kahvesi satışını tek bir lokasyonda gerçekleştirdik. Pandemi süreciyle, Türk kahvesine odaklanan sanal bir kahve evi temasıyla yeni bir e-ticaret platformu hazırladık. Ama asıl amacımız Türk kahvesini ulaşılabilir kılmak; çünkü bu katma değerli ürün Amerika’da alışveriş merkezlerinde, havaalanlarında, restoranlarda ve otellerde ve hatta diğer kahve mağazalarının menülerinde bile yer almıyor. Hâlbuki büyüyen pazar yeni ürünler ve sunumlar arayışındayken Türk kahvesinin pazar payını arttırması için büyük bir atılım yapılabilir. ABD Ulusal Kahve Birliği’nin 2018 raporuna göre; genç nüfus gurme kahve trendinin büyümesinde etkili bir rol oynuyor. Müşteriye özel bir deneyim yaşatan ve yüksek kalite hizmeti sunan konsept kahve mağazaları da özel yapım kahve (specialty coffee) menüleri ile pazarda paylarını arttırmakta. Biz de Turkish Coffee Lady markası ile eşsiz Türk kahve kültürünü konsept kiosklarda ziyaretçilere sunmayı amaçlamakta, ve yerel pazarda şubeleşerek kendi otantik ürünlerimizi geliştirmek için bir altyapı çalışması hazırlamaktayız. Pandemi ile değişen ortamda paket kahve satışları her gün giderek artarken, Turkish Coffee Lady Amerikan damak tadına uygun hazırlanmış sekiz değişik aromalı özel gurme kahve ürünleri ve Türkiye’nin hazinelerinin ismini taşıyan harmanları ile “milennials” yani Z kuşağı dediğimiz genç nüfusu hedefliyoruz. İlaveten, 8 Mart 2020 tarihinde dünyanın ilk kahve diplomasisi vakfı olan Turkish Coffee Lady Vakfı’nı da kahve sohbetleri ile Türkiye markasını güçlendirmek için hayata geçirdik. Bu bağlamda, sosyal girişimliği ve kadın girişimciliğini destekleyen inovatif hikâyesiyle Türk kahvesini anlatan güncel bir modelin dünyanın ilgisini çekecegini öngörmekteyiz. Halktan halka iletişimi mutfak kültürü ile sağlayan gastro diplomasisi anlayışıyla, Türk kahvesini “dinamik ve olumlu” çağrışımlar yapan bir isme dönüştürmek ülkemize de uzun vadede ekonomik getiri sağlayacaktır.
Kültürel alışverişle toplumsal ilişkileri güçlendiren bir dünya markası yaratmak
Ana fikir olarak, Türkiye’nin hızla kalkınması ve ekonomik gücünü arttırabilmesi için, uluslararası arenada ticari ve kültürel değerlerinin görünürlüğünü arttırması gerekiyor. Bu çerçevede, Ticaret Bakanlığı’nın 100 milyar dolarlık çok ciddi bir atılımı var. 2019 yılında temelleri atılan bu dev proje, Chicago’da faaliyetlerini geliştirmeye başladı. ABD pazarında kendine yer bulmaya çalışan firmaların danışmanlık, pazar araştırması, hedef kitleyi tanıma ve şirket kurma gibi verdiği bir takım hizmetleri var. Türk kahvesi bu büyük hedef için düşünülmesi gereken ilk ürünlerden biri olmalı. Çünkü, günde 400 milyon adet kahve tüketilen Amerika’daki başlıca kahve zincirlerinin menüsünde Türk kahvesi yer almıyor. Peki, ama neden yer almıyor? Ne yazıkki kahvenin ve günümüzde çok popüler olan kahvehane kültürünün İstanbul’dan yayıldığını dünyaya anlatmakta oldukça geciktik. Diğer yandan, son yıllarda hızla büyüyen bir gurme kahve trendi var, ve insanlar artık kahve ritüellerini birebir hazırlamak ve deneyimlemek istiyor. Türk kahvesinin 500 yıllık bir kültüre ve genç nesillere hitap edecek sanatsal özelliklere sahip olması nedeniyle bu trend rüzgârını yakalayıp, eşsiz lezzeti ve sağlığa faydaları dışında yüzyıllarca toplumsal ilişkileri şekillendirmiş olmasına ilişkin PR tanıtımlarına ağırlık verilirse ABD ve dünya pazarındaki payını ciddi şekilde arttırabilir. Bu hedefe ilerlerken Türk kahvesinin taşıdığı potansiyeli paylaşmak adına, stratejik bir planlamanın iyi bir altyapı ve PR çalışmaları ile mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Doğru çözüm ortakları ve dağıtım kanalları dijital pazarlama ile kuvvetlendirilmelidir. İnternet teknolojilerinin en güncel gelişmelerinden yararlanarak, Türk kahvesi kültürü aracılığıyla ticari ilişkilerin geliştirilmesine ve ülke markasına katkıda bulunması amaçlanmalıdır. Yeni nesil kahve makineleri de pazardaki büyümeyi destekleyecek niteliktedir. Bu nihai hedef, lojistik ve üretim hacimleri ile Türk markaları dünyaya açılmaya hazır olduğunda Türk kahvesinin marka değerini arttıracak uzun vadeli stratejik bir vizyon ve kültürel mirasımız Türk kahvesinin halkla ilişkiler/PR aracılığıyla hikayeleştirilmesi ile mümkün olabilecektir.
İlk yorum yapan olun