Müşterimiz evinin anahtarını bile bize veriyor, işte biz böyle çalışıyoruz

Muharrem Soyöz / Galeri Beyaz İZMİR

Kısaca kendinizden ve firmanızdan bahseder misiniz?

Çok küçük yaşlardan bu yana İzmir, Kemeraltı’nda hem okudum hem de çalıştım. Hep ticaretle uğraştım. Üniversitede Spor Akademisi’nde okudum. Okul bittikten sonra tayinim Edirne’ye çıktı. Öğretmenlik yapmak amacıyla gitmedim, aslında bir süre öğretmenlik yapıp sonra ticarete atılmayı düşünüyordum. Ancak Edirne’ye gidince öğretmenlikten kopamadım. Beş yıl orada kaldıktan sonra, 1989 yılında eşimle evlenip İzmir’e geldim. İzmir’de de öğretmenlik yapıyordum ama ticaret her zaman aklımdaydı. En azından bir spor salonu açıp işletmek istiyordum. Bir tanıdığımız Frigidaire bayiliği yapıyordu. Onlara gidip gelirken beyaz eşya işi yapmaya karar verdik. Tanıdığımız kişi de bizi olumlu yönlendirdi ve 1994 yılı yılbaşı akşamı beyaz eşya bayisi olmaya karar verdik. 8 Ocak’ta Frigidaire ile anlaştık. Dükkân açılışı, Kara Çarşamba’nın olduğu 20 Ocak günüydü. Mark’ın 8 TL’den 10 TL’ye, bir haftada da 24 TL’ye çıktığı gün açılış yaptık. Bu, Çiller dönemindeydi. Dükkânın kirası çok yüksek olduğu için orada kalamadık ve şu anda bulunduğumuz mağazaya geldik. 30 yıldır da aynı mağazadayız. Burada kiradayız. İlk olarak Frigidaire bayisi olarak başladık. Ürünleri Alman markının yükselmesinden hemen önce aldığımız için ürünlerimiz bir anda avantajlı konuma geldi. Frigidaire bize ürünleri teslim ettiği için rahatladık ve işe başladık. Söz verdiğimiz müşterilere ürünleri teslim ettiğimiz için bölgede güven oluşturduk. Bu havayla 4-5 yıl Frigidaire bayiliğine devam ettik. Frigidaire Türkiye’den çekilince önce karışık mağazacılık yaptık, sonra da Beko bayiliğini aldık. Beko’ya 1994 yılında başladık. Onun yanında farklı markaları da satıyorduk. 1997-1998 yıllarında Üçkuyular’da Bosch mağazasını açtık. Orada eniştemi ortak yaptık. Üçkuyular’da arka arkaya 3-4 mağaza daha açtık. Mobilya mağazamız da oldu ancak 2000’den sonra ülkenin gidişatı nedeniyle bu mağazaları teker teker kapattık. 2003 yılında ortağımdan ayrıldım. Öğretmenlikten emekli oldum, şu andan itibaren Beko tek mağaza olarak devam ediyorum.

İşinizi şu anda severek mi yapıyorsunuz?

Yüzde 50-50 diyelim, çünkü sıkıntılar var. Ben biraz “ince eleyip sık dokuyorum.” Sıkıntı olunca üzülüyorum, her şeyin tam olmasını istiyoruz çünkü. Servis müşteriye kötü davranınca müşteri bana geliyor. Üründe hasar olunca müşteri bana geliyor. Adeta ağlama duvarı gibi olduk. Kâr marjları da çok azaldı. Örnek vermek gerekirse, yaklaşık 12 milyon TL değerinde malım var. Çeşme’den bir ev alsam gelecek yıla 30 milyon TL’ye satarım. Yüzde 100 kâr ederim. Bu kadar malı tutarken getirisi çok az. Banka komisyon oranları çok yüksek; kredi kartında %7.52 kesiliyor. Kâr marjınız diyelim %15, bunun yarısı gidiyor. Üzerine bir sürü masraf da var. Neredeyse kafa kafaya geliyoruz. Perakendeciliğin eski güzelliği pek yok. Yeni açılan mağazalara dekorasyon yardımı ve desteği verilebilir ama bunun ürün olarak verilmemesini öneririm. Bu tür destekler zaman zaman ürün fiyat dengesini bozabiliyor. O zaman müşteri gözünde güven sorunu yaşayabiliyoruz, marka da zarar görüyor bundan. Ama bunun yanında biz gıda işi yapmadığımız için ürün bozulmadan duruyor. Temiz bir dükkânda oturuyoruz. Güzel dostluklar elde ediyorsunuz. Zamanında güzel paralar da kazanıldı. Pandemi döneminde battık dedik. Dükkanlar bir gün açık, bir gün kapalı. Elemanlar gelmiyor. Biz çok güzel işler yaptık. Ürünlerimiz bitti. Üç yıl müthiş iş yaptık. Pandemi bitti, stoklar doldu, işler tıkandı. Ardından da enflasyonla büyüdük. Biz hep enflasyonla büyüyoruz. Ürün fiyatları sürekli artıyor. Ürün satılınca da çok keyifli oluyor. Bazen küskünlükler oluyor tabi ama buradan ekmek yiyoruz. Bir şekilde geçiniyoruz. O yüzden de mutluyuz tabi.

Kendinizi mesleki anlamda nasıl geliştiriyorsunuz?

Benim temelim Kemeraltı esnaflığından geliyor. Ancak ürünlerin teknik özelliklerini aylık toplantılarımızda, Perakende Team’deki eğitimlerde, bayi arkadaşlarımızdan ve ürün eğitimlerinden öğreniyoruz. Çalışanlarımız da düzenli olarak ürün eğitimleri alıyorlar. Bu eğitimler çok etkili oluyor. Biz de kendi aramızda 15 günde bir toplantı düzenleyip bu konuları tartışıyoruz. Ürünü satacaksak onu iyi bilmemiz gerekiyor. Bilmezsek satamayız.

Bölgenizden ve buradaki tüketici özelliklerinden bahseder misiniz?

Burada çok farklılaşan bir tüketici kitlesi var. Sahil kesimi zengin ama genellikle yaşlı kişilerden oluşuyor. Haziran ayı gelmeden yazlıklarına giderler ve Kasım ayında dönerler. AVM’den ya da internetten alışveriş yapmayı severler. İçeriye doğru girdiğinizde ise çalışan, memur ve işçi kesimi bulunur. Caddenin sağı ve solu bile farklılaşabilir. Şu anda satışlar AVM ve internete kaymış durumda. Bizden bakıp oradan alıyorlar. O zaman ürünün nasıl geleceği belli olmuyor. Biz burada 30 yıldır varız. Bana öğretmenlik geçmişimden dolayı genellikle “hoca” derler. Burada güven çok önemli. Çalıştığım kişilerle 25 yıldır birlikteyiz. Biz satış sonrası da hizmet vermeye devam ediyoruz. Çoğu mağaza ürünü servisle gönderir. Ama biz müşteriye ürünü depodan hemen gönderiyoruz. Acil lazım olursa hemen gönderebilirim. Elemanlarımız ürünü açar, kurar, çalıştırır, eskisini alır getirir. Biz her şeyi burada hallediyoruz. Evin anahtarını bile bize veriyorlar, böyle çalışıyoruz. Saygı ve sevgi de önemli unsurlarımız arasında. Müşterinin dilini bilmek gerekiyor. Satış sonrası servis çok önemli. Hizmet altyapımız çok iyi. En büyük özelliğimiz ise güler yüzümüz. Herkese aynı şekilde yaklaşıyoruz. Bazı müşteriler sadece sohbet etmek için bile buraya geliyorlar.

Beko markası sizin için ne anlam ifade ediyor? Neden Beko’yu tercih ettiniz?

Yazar kasa Beko. İngiltere’de yaşayan bir tanıdığım var, evindeki ürünlerin çoğu Beko markası, Beko’nun İngiltere’deki pazar payı %38. Tayland’a gittik, orada bir Beko fabrikası var. Beko Avrupa’nın her yanında satılıyor. Ancak Türkiye’de Arçelik’le kıyaslandığında, özellikle buradaki yaşlı tüketiciyi Beko’ya yönlendirmek çok zor. Her şey aynı olabilir ama marka algısı çok farklı. Biz Beko’yu burada tutundurmaya çalışıyoruz ve müşterilere güven veriyoruz. 30 yıldır buradayız ve Beko’dan da destek alıyoruz. Yöneticilerimizle aramız çok iyi; her türlü anlamda bize destek oluyorlar. Elimizdeki tüm ürünlerin satışı için yardımcı oluyorlar. Paro ile satışları hızlandırmaya çalışıyoruz.

Mesleğiniz sürdürülebilir bir meslek mi?

Evet, sürdürülebilir. Arkadan gelen oğlum okumayıp yanıma gelseydi, şu anda daha farklı bir noktada olabilirdik. Şu anda Makine Mühendisliği okuyor, bu mesleği yapar mı bilmiyorum. Kızım balerin, yapar mı bilmiyorum. Arkamdan gelen kimse yok. Bence iş sürdürülebilir ancak ben kendi özelimde ne kadar yapabileceğimi bilmiyorum. Bundan sonraki hedefim oğlanı beklemek. Kendi karar verecek. Bu temiz, kaliteli, kariyerli bir iş. Ama sonuç onun vereceği bir karar. Ben kendime en fazla 70 yaşına kadar süre tanıyorum. Biraz gezmek, dinlenmek istiyoruz.

Sektöre bir mesaj vermek ister misiniz?

Beyaz eşya perakendecisi olan arkadaşlar, eğer etiket fiyatlarına uysalar ve satsalar, rahat rahat satışlar yapabiliriz. Hiç kafamız ağrımaz. Ancak herkes fiyatı değiştirince rekabet zarar ettirmeye başlıyor. Fiyatlarla oynamak istemiyorum ben. Bu müşteride de güveni kırıyor. Franchise sistemi gibi olsun istiyorum. Her yerde aynı fiyatta olmalı. Böylece şahane işler yapılabilir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*