Biz aslında satış yaparken lezzeti koruyan ya da sunan firma olarak öne çıkıyoruz

Sinem Yılmaz - Mesut Yılmaz / Oksijen Beyaz Eşya DTM - ESKİŞEHİR

Öncelikle kendinizden ve mağazanızdan genel olarak bahseder misiniz?

Sinem Yılmaz: 1987 yılında doğdum. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümü mezunuyum. 2 yıl kadar öğretmenlik yaptım. Daha sonra evlendim ve çocuğum oldu. Ardından beyaz eşya sektörüne geçtim. Burası açıldığından bu yana da eşimle birlikte çalışıyoruz. İki tane Siemens mağazamız var biri Sakarya 1 Caddesinde, Köprübaşı’nda yer alıyor. Diğer mağazamızda İsmet İnönü Caddesinde yer alıyor. 4 yıldır faaliyet gösteriyoruz.

Beyaz eşya deneyim mağazacılığına nasıl karar verdiniz?

Sinem Yılmaz: Başlangıcımız biraz tesadüf olsa da sonrasında konulan inanılmaz bir emek var. Bizler bu markayı Eskişehir’de nasıl layık olduğu değere getirebiliriz diye maksimum gayret gösterirken özellikle Siemens Batı Anadolu Bölge ekibinin başta Bölge Müdürümüz Serhan Çokal olmak üzere koyduğu bir vizyon var, markanın son birkaç yıldır değiştirdiği bir kabuk var. Tüketici ve deneyim odaklı bir yaklaşım var. Bu iki değer birleştiğinde gerçek bir iş ortaklığı ortaya çıkıyor. Siemens ürünü satmanın da ayrıca bir konforu olduğu yadsınamaz bir gerçek. Ürünlerimizi sonuna kadar arkalarında durarak satıyoruz Bu mağazayı açmamızın en büyük sebeplerinden biri de bu. Sattığımız ürün hedef kitleye ulaşıyor ve çok da iyi geri dönüşler alıyoruz. Böylelikle yavaş yavaş büyümeye de başladık.

Siemens bayiliği haricinde başka işlerinizde bulunuyor. Bunlardan kısaca söz eder misiniz?

Mesut Yılmaz: Siemens haricinde inşaat, inşaat malzemeleri, okul servisi ve çiftçilik gibi 5-6 farklı iş kolunda faaliyet gösteriyoruz.

Siemens serüvenimiz 4 yıl önce başladı. Bu yolculuğun başlaması, eşimin bu mesleği sevmesi ve benimsemesi ile oldu. Siemens, bizi dinç tutan, diğer işlerimize pek benzemeyen bir iş kolu oldu. Bu sektörde kendinle yarış halindesin. Ayrıca, şirketin sağladığı kolaylıklar da var. Diğer bayilerle karşılaştırıldığında, bir ilk nesil bayiyiz. Ticarette de ailemizin ilk nesiliz, çünkü ailelerimizde bu alanda daha önce kimse yoktu. Ancak diğer işlerimizde daha eskiyiz; yaklaşık 14-15 yıllık bir ticaret geçmişimiz var. 22 yaşında kendi şirketimi kurmuştum. Siemens ile olan iş birliğimiz, kendi networkümüz içerisinde yer almasıyla tetiklendi. Zaten evlendiğimizde de evimizde kullandığımız ürünler Siemens markalıydı, yani Siemens bizim için tanıdık bir markaydı.

Siemens markası sizin için ne ifade ediyor?

Sinem Yılmaz: Siemens markası öncelikli olarak konforu işaret ediyor. Ürünü satarken sesim titremiyor. Çok iyi geri dönüşler de alıyorum. Sattığım kitleyi de iyi tanıdığımı ve onlara iyi hitap ettiğimi düşünüyorum. Bundan dolayı hem satıcı hem de alıcı olarak konforu ve modernliği ifade ediyor. Kalite ve sağlamlığından hiç bahsetmiyoruz bile.

Beyaz eşya bayiliği ve perakendeciliğinin sürdürülebilirliği konusundaki görüşleriniz nelerdir? Sizce sürdürülebilir bir meslek mi yapıyorsunuz?

Sinem Yılmaz: Sürdürülebilirlik biraz işi yapış biçiminizle ilgili. Büyük mağazalarla aynı lokasyonda yer alıyoruz ve burada büyük bir rekabet var. Almanya Grubu da yerli gruplar da aynı cadde üzerinde satış yapmaya çalışıyoruz. Aradan sıyrılmak asıl kısım. Bu işi yapış şeklimiz farklı. Biz sürekli kendimizi güncellemek zorundayız. Sürekli yeni trendlere uyum sağlamak zorundayız. Mağazaya gelen müşterinin bu markayı kullanmak istiyorum, bu markayı kullanmayı hak ediyorum demesini sağlamalıyız. Buna inandırmamız lazım. İçeriye girdiği andan itibaren ışıktan personelin davranışına, çay kahve ikramından ürünlere kadar farklı bir dünyaya girdiğini hissetmesi lazım. Bu bizim içim çok önemli. Personelle konuşurken de bunu ön plana alıyoruz. En iyi ürünleri en iyi şekilde satmamız gerekiyor.

Bir perakendeci olarak sektörel anlamda sıkıntılar ve sorunlarınız nelerdir?

Sinem Yılmaz: Biz buraya gelen bir müşteriye ürünü alsa da almasa da en ince detaylarına kadar anlatmakla mükellefim. Burada bir emek sarfetmekle mükellefim. Ama oradan sonraki satış internete kaydığı zaman en büyük üzüntümüz emek kaybı oluyor.

Mesut Yılmaz: Bizim en büyük sorunlarımızdan biri diğer markalar satış yaparken kendilerini Siemens’e benzetmeleri sanki biz kendimizle yarışıyor gibi oluyoruz. Satış tekniği olarak bunu kullanıyorlar. İnternetin belki satış olarak değil ama kirli bilgi kısmı var. Ürünü kıyaslarken bilgi kirliliği yaşanabiliyor. Fiyat konusunda internetle yarışabiliriz. Orada ne fiyat varsa biz de onu verebiliriz. Ama burada kirli bilgi olduğu zaman tüketici şaşırabiliyor. İkinci sırada kredi kartı komisyonlarının yüksek, taksit sayısının azalmış olması var. Buna rağmen hem biz hem de markamız müşterilerimize taksit konusunda yardımcı olabiliyoruz. Biz aslında satış yaparken lezzeti koruyan ya da sunan firma olarak öne çıkıyoruz.

Böyle enflasyonist ya da ekonomik bir ortamda tüketicinizle yaklaşım tarzınız nasıl oluyor?

Mesut Yılmaz: Çalışma hayatımızın temeli insanların hayat standartlarını yükseltmesi üzerine kurulu. Satın alma aşamasında müşteride, bizde, marka da fedakârlık yapılması taraftarı oluyor. Satın alma aşamasında halen ulaşılabilir rakamlara daha yakın duruyoruz. 3 yıl önceki gibi devam ediyoruz aslında. O zaman da 2 asgari ücretle buradan alışveriş yapabiliyordunuz, şimdi de böyle yapabilirsiniz. Markamızda sabit duran şey sağlamlık ve kalite. Aynı şekilde devam ediyor bunlar. Müşteri de bunun farkında aslında. Aldığı ürünü 15 yıl kullanabileceğinin farkında.

Sinem Yılmaz: Siemens’teki pahalı algısı da kırıldı aslında bu süreçte. Mali olarak ulaşılabilir bir konumda olduğumuzu düşünüyorum.

Mesleğinizi çocuklarınıza tavsiye eder misiniz?

Sinem Yılmaz: Mutlu olacaklarsa tabii ki tavsiye ederim. Ama bu işi hakkıyla yapmak da gerekiyor. Jenerasyon sürekli değişiyor. Acaba gelecek kuşaklar böyle mi devam edecekler? Bu durumda sürekli kendini geliştirip, değiştirmesi gerekiyor.

Mesut Yılmaz: Bu işte az koyup çok kazanmıyorsunuz. Ama işin doğası gereği sürekli kendini canlı tutan bir yapı var. Önü açık olan, öğretmeye açık bir iş.

Kahvenin satışlarınıza etkisi nasıl oluyor? Markanın da kahveye verdiği önemi biliyoruz. Perakendecilik açısından kahvenin ne tür etkileri var?

Mesut Yılmaz: Kahve makinelerimiz ilk çıktığı zaman tanıtımlar yaptık, kadın kuaförlerini gezdik. Aslında her şey kadınla başlar. Şu an satış aşamasında bir sorun yok. Gelecekte büyüyeceğini düşündüğümüz bir alan. İlerleyen zamanlarda çekirdek, temizleme kapsülü gibi ürünleri de sunabilecek bir mağaza olabiliriz. Biz mağaza olarak teknolojiye çok açık bir firmayız. Mağazalarımızda elektrikli araçlar için istasyonlar var. Kahve makineleri 5 yıl sonra çok hızlanacak. Kahve kültürü çok yerleşik bu toplumda.

Sinem Yılmaz: Biz bir ürün satarken kahve mutlaka ikram ediyoruz. Satmasak da ikram ediyoruz. Masamıza oturduğu anda elinde kahvesi oluyor. Kahve makinelerini soruyorlar. O arada fiyat alıp satın alan olmuştur. Bize gelen herkes kahve içer.

Hedefleriniz nelerdir?

Sinem Yılmaz: Mağazalarımızın güzel bir noktada olduğunu ve satış olarak da iyi bir konumda olduğumuzu düşünüyorum. Eskişehir’de Siemens markasını ulaşılabilir bir yere getirme konusunda katkılarımız var. Bu şekilde devam edeceğiz. Hizmet kalitemizi düşürmemek istiyoruz. En iyi reklam insanların sizi birbirine tavsiye etmesidir. Bunu sağlamaya çalışıyoruz. Canlı durmaya, her noktada kendimizi göstermeyi hedefliyoruz.

İsmail Yılmaz – Kanal Gelişim Sorumlusu

Siemens markasında çalışmaya başladığımdan beri Sinem hanım ve Mesut Bey’de gördüğüm en önemli özelliklerden birkaçı tüketici odaklı yaklaşım ve bölgemizin markamızın vizyon misyon ve değerlerini ticaretine ve tüketiciye en hızlı yansıtan iş ortaklarından biri olması. Burada aramızda tam anlamıyla bir uyum var. Mağazalarımızda Kahve makinesi ve deneyimi çok önemli bir konumda. Çünkü bu aslında bir deneyim demek. Günümüzde kahve tüketim alışkanlıkları çok üst bir konuma çıktı. Özellikle Z kuşağı ile birlikte kahve tüketimi çok arttı. 3. nesil kahve mağazaları giderek artıyor. Biz burada bir deneyim merkeziyiz. Biliyorsunuz Türkiye’de ilk Siemens Cafe konsepti bölgemizde uygulanmıştı. Tüm bunların amacı tüketiciye yakın olabilmek ve yıllarca evinde kullanacağı ürünü mağazalarımızda deneyimletmek, aynı zamanda mağazalarımızı yaşayan bir organizma haline getirerek tüketicilerimizin daha fazla vakit geçirmesini sağlamak. Çocuk oyun alanları, Home connect deneyim alanları hep bu amaca yönelik.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*