Türkiye’de KOBİ’ler ekonominin büyük çoğunluğunu oluşturuyor ve bu kurumların büyük bölümü de aile şirketlerinden oluşuyor. Ülkemizde genel olarak bu yapılanmayı değerlendirebilir misiniz?
Türkiye’deki KOBİ’ler, ekonominin büyük çoğunluğunu oluşturuyor ve aile şirketleri de bu yapılanmanın önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu yapılanmanın bazı avantajları olduğu gibi, dezavantajları da bulunuyor.
Öncelikle, aile şirketleri, aile bireyleri arasında güven ve iş birliğine dayalı bir yapılanmayı benimserler. Bu, işletmelerin yönetiminde ve karar alma süreçlerinde daha hızlı ve esnek hareket etmelerini sağlayabilir. Ayrıca, işletme sahipleri, şirketlerinin uzun vadeli hedeflerini belirleyebilir ve buna uygun olarak yönetim stratejileri geliştirebilirler.
Türkiye’deki aile şirketleri, genellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerdir ve büyük bölümü aynı zamanda KOBİ’ler arasında yer alır. Bu şirketler, ülke ekonomisine önemli katkılar sağlarlar ve birçok sektörde faaliyet gösterirler. Ancak, bazı aile şirketleri, profesyonel yöneticileri işe almakta zorlanırlar ve işletmelerinin yönetiminde yetersiz kalabilirler.
Beyaz eşya ve küçük ev aletleri sektöründe de birçok şirket aile yapılanması ile yoluna devam ediyor. Sizce bu tarzdaki şirketler başarıyı yakalamak adına nasıl hareket etmeli?
İlk olarak, bu tarz şirketlerin yöneticileri, geleceği planlamak için bir yol haritası oluşturmalıdır. Bu yol haritası, şirketin hedeflerini, iş planlarını ve gelecekteki yönetim yapısını belirlemelidir. İkinci olarak, aile şirketlerinde ortaklık yapısı, kardeşler arasındaki ilişkiler ve işletme süreçleri gibi konular aile anayasası kapsamında ele alınmalıdır. Aile anayasası, aile üyeleri arasındaki yapıyı korumakta, süreçleri entegre etmekte ve organize etmektedir. Bu tarz şirketler müşteri ihtiyaçlarına odaklanmalı ve müşteri memnuniyetini her zaman en üst seviyede tutmalıdır. Yüksek kaliteli ürünler sunmak, satış sonrası hizmetleri iyileştirmek ve müşteri geri bildirimlerine önem vermek, şirketin başarısı için önemlidir. Üçüncü olarak, bu şirketler yeni teknolojileri takip etmeli ve yenilikçi ürünler geliştirmelidir. Endüstri 4.0 teknolojileri, robotik üretim, yapay zeka ve nesnelerin interneti, beyaz eşya ve küçük ev aletleri sektöründe fırsatlar sunmaktadır. Bu şirketler, bu teknolojileri kullanarak ürünlerini iyileştirebilir ve rekabet avantajı sağlayabilirler.
Sonuç olarak, beyaz eşya ve küçük ev aletleri sektöründe aile yapılanması ile yönetilen şirketler, gelecekte başarılı olmak ve ayakta kalmak için müşteri ihtiyaçlarına odaklanmalı, aile anayasası hazırlamalı, yeni teknolojileri takip etmeli ve yenilikçi ürünler geliştirmelidir.
Bir aile şirketinin (KOBİ’nin) gelecek nesillere aktarılması için hangi adımları atması gerekiyor?
Şirket belgelerinin ve sözleşmelerinin güncelliğinden emin olunmalı ve gelecek nesil şirket sahiplerine yönelik eğitimler düzenlenmelidir. Yönetim planı hazırlanmalı, finansal analiz yapılmalı ve şeffaflık sağlanmalıdır. Son olarak, şirketin geçiş planı hazırlanmalı ve ayrıntılı bir yol haritası belirlenmelidir. Bu da ancak kurumsallaşmayla yapılır. Bir aile şirketinin gelecek nesillere aktarılması, zorlu bir süreç olabilir. Ancak doğru adımlar atıldığında, şirketin geleceği için güvenli bir geçiş sağlanabilir. Aile bireylerinin hangi liyakata eriştiğinde hangi pozisyona geçeceğini açık açık yazıyoruz. Dolayısıyla kurucuların 2. nesillere devretmesinin, gelecek nesillere aktarımının bir özet planıdır Aile Anayasası hazırlamak. Şirket sahipleri, bu adımları atarak gelecek nesillere sağlam ve sürdürülebilir bir şirket mirası bırakabilirler.
Önümüzdeki çok önemli bir seçim dönemi var bu seçimin ekonomiyi de yakından etkileyeceği düşünülüyor. Sizce seçim, Türkiye ekonomisi üzerinde nasıl bir etki yaratacak?
Her seçim dönemi, ülke ekonomisinde bir belirsizlik dönemi yaratır. Bu belirsizlik, yatırımcıların ve işletmelerin kararlarını ertelemelerine ve yatırım yapmaktan kaçınmalarına neden olabilir. Bu nedenle, seçim sonuçları ve yeni hükümetin politikaları, Türkiye ekonomisi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir.
Seçim sonuçlarına bağlı olarak, hükümetin ekonomik politikaları farklılık gösterebilir. Örneğin, seçim sonrası hükümet, ekonomiyi canlandırmak için teşvik ve yatırım politikaları uygulayabilir. Ancak, seçim sonrası politik belirsizlikler ve hükümet değişiklikleri, yatırımcıların ve işletmelerin bekleyişe geçmelerine ve ekonomik büyüme açısından risk oluşturabilir.
Ayrıca, seçim sonuçlarına bağlı olarak, ülkenin siyasi ve sosyal istikrarı da etkilenebilir. Bu durum, ekonomi üzerinde dolaylı bir etkiye sahip olabilir. Örneğin, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal huzursuzluk, yatırımcıların ve turistlerin ülkeden kaçınmasına ve ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemesine neden olabilir.
Sonuç olarak, seçim dönemleri her zaman bir belirsizlik dönemi oluşturur ve ekonomik büyümeyi etkileyebilir. Ancak, hükümetin sağlam politikaları ve istikrarlı bir siyasi ortam, ekonominin güçlenmesine ve büyümesine katkı sağlayabilir.
Beyaz eşya ve küçük ev aletleri sektöründeki bayiler ve aile şirketleri bu dönemde nasıl hareket etmeli?
Daha çok finansal yapılarını sağlama almalılar. Her şirkete sürekli öneriyorum kesinlikle ama kesinlikle bütçe ve maliyet planı yapılmalılar. Nakit akış tablolarını, finansal bütçelerini, maliyet analizlerini entegre etmeleri gerekmekte. Yani sağlam bir yapı haline geçmeleri gerekiyor. Tahsilât yönetimine ağırlık verip satışlarında kısa vadeli satışlar döngüsüne girmesi gerekiyor.
Beyaz eşya bayileri depremden de maddi ve manevi olarak çok etkilendiler. Sizce bu süreç nasıl yürütülmeli?
İlk olarak, bayiler müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutarak müşterileriyle iletişim kurmalıdır. Müşterilere, ürünlerin durumu, teslimat zamanları ve mümkün olan diğer ayrıntılar hakkında net bilgi vermek, güven ve saygınlık kazanmalarına yardımcı olabilir. Bayilerin ticari faaliyetleri için alternatif çözümler bulmaları gerekmektedir.
Artı olarak bayilerin acil nakit akışı gereksinimlerini karşılamak için mali yardım kaynaklarına başvurmaları gerekebilir. Bu kaynaklar, hükümet destek programları, bankalar ve kredi kuruluşları tarafından sağlanabilir.
Aile şirketlerinin en büyük sorunlarından biri de markalaşamamak. Kurumsallaşma ve markalaşma yolunda aile şirketleri, bayiler nasıl davranmalı, ne tür adımlar atmalı?
En büyük sorunlarımızdan birisi aile şirketlerimizin kurumsallaşma ve markalaşma konularında zorluklar yaşamasıdır. Aile ilişkilerindeki yapılanmanın sağlanabilmesi için, aile anayasalarının doğru bir şekilde hazırlanması gerekmektedir. Aile şirketi çalışanları arasında yer alan aile üyelerinin görevleri, yetkileri ve sorumlulukları açık bir şekilde belirlenmelidir. Yönetim kurulu ve icra kurulu üyelikleri, görev tanımları, raporlama süreçleri, bağlılık ilişkileri, alınabilecek kararlar ve kurumsal raporlama süreci detaylı bir şekilde netleştirilmelidir.
Markalaşan aile şirketlerinin alt yapısına baktığımız zaman kendi kurum kültürünü oluşturdukları ve aile şirketlerindeki iş yapış tarzlarını, iş yapış süreçlerini, iş yapış entegrasyonunu tamamladıklarını ve profesyonel bir şekilde şirketlerini yönettikleri gözlemlenmiştir. Tüketiciler en çok markalaşan şirketlerden alışveriş yaparlar. Biz Ortak akıl yönetim danışmanlık olarak perakende sektöründeki şirketleri hem aile anayasasını hazırlıyoruz hem de markalaşma yolunda adım atmalarını sağlamaktayız. Markalaşmak için tüketicilerin davranışlarını ön plana almaları, e ticaretlerini sağlamlaştırma, dijitalleşme yolunda sağlıklı bir strateji izlemeleri, reklam ve pazarlama süreçlerine ağırlık vermeleri gerekmektedir.
İlk yorum yapan olun