Firmanızı ve kuruluş hikayenizi bize kısaca anlatabilir misiniz?
Bu mesleğe ilk olarak babam başlıyor, aslında kendisi bir öğretmendi ama anne tarafı esnaf olduğu için babam bir şekilde ticarete atılıyor. Önceleri bizim bir züccaciye mağazamız vardı, yani babam öğretmenken züccaciye işine başlıyor. Sonra beyaz eşya işine girmek istiyor fakat o zamanlar Burdur da üç tane Arçelik mağazası varmış, bu kadar mağaza varken 4. Arçelik mağazası açmak çok zor. 1992 yılında babamın şansı yaver gidiyor Burdur da 4. Arçelik bayiliğini alıyor. O zamanlar babamın elinde doğru dürüst bir sermayesi de yok ama bir şekilde bayiliği alıyor ve şimdiye kadarda başarıyla devam ettiriyor.
Tabi rekabet çok oluyor burada, ama kırsal kesimde tüketici isme gidiyor, hala da öyle; örneğin müşteri “Gideyim Daldal’dan alayım” diyor. Eski toprak müşteri böyle düşünüyor, çünkü güveniyor. Bu iş güvenden geçiyor, markanın verdiği hizmet ve servis güvencesi müşterinin gözünde her zaman ön planda. Aldığı ürün bozulduğunda “Ben Daldal’a gideyim” ya da Daldal ne satarsa onu alırım diye düşünüyor. Babam Arçelik mağazası olunca ilk başlarda diğer Arçelik bayileri kadar satıyor. Tabi o zamanlar internet ya da başka satış kanalları yok, ikili ilişkilerle bu işleri yapıyor. Hatta babamın işleri o kadar iyi gidiyor ki diğer bayilerin sattığı ürünlerin toplamı kadar satış yapabiliyor. İler ki günlerde satış grafiği çok iyi gidiyor ve bugünlere kadar geliyoruz. Şu anda Burdur merkezde biz iki bayi kaldık, diğer iki bayi bu işi yapmayı bıraktı. Burdur genelinde yine en yüksek satış adetlerine ulaşan bizim mağazamızdır.
Müşterilerinize ne gibi farklı hizmetler sunuyorsunuz? Sizi niçin tercih ediyorlar?
Daldal mağazası olarak kırsal kesimde bir isim yaptık, züccaciyeden bu noktalara geldiğimizden müşterimizde bunu çok iyi bildiği için, insanlar “Hadi gidelim Hasan beyden alışveriş yapalım” diyor. Bu şekilde ismimiz bu bölgede bilinir hale geldi. Babam biraz da faal bir insan, örneğin Burdur Ticaret ve Sanayi odası başkan yardımcısı, aynı zamanda Çağdaş Gazetesi isminde bir yerel gazetenin sahibi, ayrıca bu bölgede bir mağaza daha açtık bunlar tanınırlığımıza ve bilinirliğimize bir etken. Biraz önce de söylediğim gibi bizim işimizde ikili ilişkiler çok etkili ama doğruyu söylemek gerekirse Z kuşağı dediğimiz yeni jenerasyona tam olarak iyi hitap edemiyoruz, muhtemelen bu kuşak daha çok internetten alışveriş yapmayı tercih ediyor.
Siz babanızdan bu mesleği ne zaman devraldınız?
Ben küçüklükten beri bu işi yapıyorum ama askere gidip geldikten sonra yani 2010 yılından itibaren faal olarak bu işi sürdürüyorum. Biz ailecek bu işleri yürütüyoruz örneğin kardeşimin adına hem bir Karaca Mağazası hem de karışık ürünler satan bir mağaza açtık, o mağazaları kardeşim kendi adına devam ettiriyor. Yine biraz önce söylediğim gibi Züccaciye mağazamıza halen devam ediyoruz, babamda Çağdaş gazetesine devam ediyor hepimiz bir işin ucundan tutup sürdürüyoruz.
Son zamanlardaki ekonomik durumlar işlerinizi nasıl etkiliyor?
Şu anda herkes sermayesini koruma peşinde, rahat para kazanma devri bitti, ben bu yaşıma kadar böyle bir ekonomik sıkıntıyı gerçekten görmedim. Babamla zaman zaman konuşuyoruz, kendisi geçmişte krizler görmüş ama yine de önümüzü görebiliyor ve fiyatlandırabiliyorduk diyor. Şimdi asla böyle bir fiyatlandırmayı yapamıyoruz ve önümüzü asla göremiyoruz. Bende şaşırıyorum, bugün 1 TL ye aldığınız bir şey yarın öbür gün 3 TL ya da 5 TL olabiliyor, freni patlamış bir otobüs gibi gidiyoruz ama nereye kadar gidecek bilemiyorum. Ekonomik bir plan yok, bunlar hep soru işareti.
Biz diğer firmalarla da iç içeyiz, örneğin dün bir bisiklet imalatçısı mağazamızı ziyarete geldi, kendisi bize şunu söylüyor; “İnsanlara artık fiyat artışını söyleyemiyorum, ham maddeci bize %50 zam yapıyor, biz size ancak bunu %10-15 ini yansıtabiliyoruz, çünkü bir anda adama 100 TL ye sattığı bir ürünü 150 TL deyince abi ne yapıyorsun, biz nasıl satacağız diye itiraz ediyorlar.” diyor. Yine örnek veriyorum müşterimiz birkaç ay önce gelip sorduğu ve 10 TL fiyat verdiğimiz bulaşık makinasına 15 TL nasıl diyebiliriz, itiraz ediyorlar tabi. Bizim internette de mağazalarımız var orada insanlardan çok enteresan fikirler geliyor, mesela bir tüketici yazmış oradan “bir aydan beri bir süpürgeyi takip ediyordum tam tamına bir ayda fiyatı 700 TL arttı.” dedi, yani düşünün 3500 TL’lik bir süpürgede 1 ay içinde 700 TL artış olmuş, deli bir rakam.
Tüketicinin aklında şöyle bir soru işareti de var “acaba fiyatlar sonradan düşer mi?” Ne diyeceğimiz şaşırdık. Ben bu fiyatların böylesine yükselmesini nereye kadar gidecek diye çok merak ediyorum. Örneğin dolar ne kadar olacak? 50 TL mi 100 TL mi? çok merak ediyorum.
Bu ekonomik şartlar altında İşinizi seviyor musunuz?
Bu şartlara rağmen işimizi mecburen seviyoruz. Tıpkı Fenerbahçe gibi 10 seneden beri şampiyon olamadık ama yine de takımımızı seviyoruz ama çocuklarıma Fenerbahçeliliği aşılamayı da korkuyorum. İşimiz bu, işimizi mecburen seveceğiz.
İlk yorum yapan olun