Beyaz eşya ve küçük ev aletleri sektörünün tek dergisi Dağıtım Kanalı 300. sayısıyla okurlarıyla buluşuyor. Sektörel anlamda çok uzun bir süredir yayın hayatında olan Dağıtım Kanalı, ara vermeden ve basılı şekilde yaşamını sürdürüyor. Beyaz eşya gibi büyük sektörde bu kadar uzun soluklu bir yayına imza atmak nasıl bir duygu?
Dergimizin geçmişini ve bugünkü yayın hayatını düşününce 300 sayısı çok farklı duygular hissettiriyor insana. 3 tane dolu dolu dalya demek aslında. Sektörel anlamda bakıldığında çok ciddi bir süreden bahsediyoruz. Bu süre içerisinde sektörel olarak dokunduğumuz, birlikte hareket ettiğimiz, bizimle olan çok sayıda isim var. Daha önce 50., 100. sayımızda ve 25. yılımızı kutladığımız sayımızda sektör temsilcilerinden duygularını içeren yazılar talep etmiştik. Belki 300. sayımız vesilesiyle bu kez doğrudan onlardan bir şeyler gelebilir. Dergimize 300. sayımız özelinde gelecek tüm yazıları gururla yayınlarız. Buradan da bir çağrımız olsun.
300 sayı boyunca geçen sürede ülkemizde birçok şey değişti, farklılaştı. Başladığınız günlerle bugünü kıyasladığınızda neler hissediyorsunuz? Nasıl başladınız, nasıl bugünlere geldiniz?
Aslında bizim hikayemizi bilen biliyor. 25 yıl öncesinde bu dergiye başladığımızda doğan SÖYLEŞİ bir arkadaşımız bugün sektörde çok önemli yerlerde bulunuyor, çalışıyor. Burada onun haberini yapıp reklamını yayınlıyor olabiliriz. Doğduğu zaman çıktığımız bu yolculukta 25 yıl boyunca ara vermeden bugünlere geldik. Bu beni çok büyük bir heyecana sürüklüyor. İlk gün nasıl bir heyecanla başladıysak bugün de aynı şekilde devam ediyoruz. Heyecanımı korumak beni çok mutlu ediyor. Ben sektör içerisinden gelen bir insanım. Beyaz eşya sektöründe pazarlamacılık yapan, bu sektörden ekmek yiyen, satıcı arkadaşlarımın yaptıklarının aynısını yapan bir arkadaşlarıyım. Bu sebeple sektörde çok fazla tanıdığım insan var. 1996-1997 yıllarında bu yayını çıkarmaya karar verdim. Sektöre hitap edecek ve buradaki güncel gelişmeleri içerecek bir yayın olacak diye yola çıktım. Pazarlamadan satışa, ithalatçıdan servis teşkilatına kadar herkesi kapsamalı diye düşündüm. Ancak son tüketiciye ulaşmaktan ziyade sektörel olarak kalmasını istedim. O dönemde farklı sektörlerde çok sayıda yayın bulunuyordu. Ben de bunu beyaz eşyada yapabileceğimi düşündüm ve harekete geçtim. Hakan Demirbağ ile birlikte ortaklaşa bu işe girdik. Sektörde acısıyla tatlısıyla 25 yıl geçirdim. Belki sektörde satıcı olarak kalsaydım çok daha büyük paralar kazanabilirdim. Bir perakendeci, bayi olabilirdim. 25 yıl yazımda belirttiğim gibi tek başıma bir kurt olarak ormanda dolaşıyorum. Her şeyi görebiliyorum, her yere gidebiliyorum. Günler zaman zaman bir film şeridi gibi geçiyor önümden. Zaman içerisinde sektörel anlamda değişiklikler olduğu kadar dergicilik de değişti. Siz de Dağıtım Kanalı dergisinde bu değişimlerin hemen hepsine ayak uydurdunuz. Özellikle dijitalleşme alanında büyük değişimler oldu. Dergi yıllar içerisinde nasıl evrimleşti? Artık gazete dediğimiz kağıt olayı hemen hemen birçok insanın okuduğu bir durum değil. Gazetelerde yer alan bilgilerin hepsi bir gün öncesinden internette yer alıyor. Ertesi gün soğumuş bir haber oluyor. Bunun için dergiler, gazeteler farklı bir misyona büründüler. Oradaki röportajlar, yazılar, makaleler, yorumlar çok önemli. Bunlar içerisinde birçok fikir barındırıyor. Tabii okuyan ve bunu sindirebilen için. İnsanlar okuma sorunlu olduğu için her şeyi çok çabuk tüketiyorlar. Kendimi de dahil ediyorum buna. Her şeyi daha çabuk tüketmek zorundayız. Her şeyi daha çabuk anlamak veya bilmek zorundayız. Dolayısıyla dijitalleşme anlamında sektörde büyük bir evrimleşme söz konusu. Bizim sektörümüzde de dijitalleşme devam ediyor ancak biz buna biraz karşı durarak kağıda da devam ediyoruz. Çünkü bizim perakendecimiz, okurumuz buna çok değer veriyor. Bizim dergimiz hiçbir zaman çok ve gereksiz şekilde kalın olmadı. Bunun için özel olarak da bir çaba harcamadık. Çoğunluklu 44-48 sayfa aralığında çıkıyoruz. Bu da bizim çok daha kolay okunur olmamızı sağlıyor. Bir yerde kahve içerken, ister basılıdan isterseniz de bilgisayar ya da telefonunuzdan okuyabiliyorsunuz. Hem offline hem de online bir yayıncılık anlayışımız var. Bizim dikkat ettiğimiz nokta dergiye ne koyuyoruz, ne yayınlıyoruz, ne okutturuyoruz? Beni de heyecanlandıran nokta bu. Sektörümüz öylesine büyük ve öylesine güzel işler yapılıyor ki bunları duyurmak çok önemli. Burada sektörel ilişkilerimizi korumak da bizim için çok değerli. İşte bu noktada dergi olarak onların yanına, mağazalarına gidip görüş almak, röportaj yapmak, yerinde onlarla tanışmaya çalışıyoruz. Bu açıkçası bizi gururlandıran, farklılaştıran, hem dijitalde hem de dergi anlamında okutan bir konu.
Zaman uzun olunca iyi ya da kötü birçok anı gözünüzde canlanıyordur. Aklınızda kalanlardan birkaç tanesini bizimle paylaşmak ister misiniz?
1996 yılında dergiyi çıkarmaya karar verdiğimde ilk olarak o dönemin en büyük şirketlerinden biri olan Erem Yayıncılık’a, Özhan Erem’in yanına gittim. Bazı projelerim olduğunu ve bunları nasıl hayata geçirebileceğimizi sordum. O dönemde şirketin çıkardığı yayınlardan birkaç tanesinin başına benim geçmemi istedi. Ben de sıcak baksam da satıcı olduğumu ve yazı işlerinden çok anlamadığımı söyledim kendisine. Akabinde anlaştık ve ben 1 yıl boyunca birkaç derginin hazırlanmasında görev aldım. Ardından ailevi birkaç sebep dolayısıyla kendi işimi kurmak zorunda kaldım. O dönem Özhan Bey bana biraz kırıldı ama profesyonel ilişkimiz bugünlere kadar devam etti. 30 yıl sonra bile aynı samimiyetimiz devam ediyor. Halen zaman zaman bir araya gelerek yeni projeler hakkında fikir alışverişinde bulunuruz. Onun bu yayının başlamasından önceki şefkati ve arzusuyla bana işleri emanet etmesi, benim de kendi sektörümde kendi tırnaklarımla bu noktaya gelmiş olmamdan dolayı ona teşekkürü bir borç bilirim. Birçok kişiye teşekkür edilebilecek hatıralarım var. 100. sayımızın kutlamasını Maslak’da çok büyük bir hotelde, sektör temsilcileri ile birlikte yapmıştık. Çok fazla para kazanamasak da 100. sayının çok önemli olduğunu ve kutlamamız gerektiğine karar vermiştik. Bugün ise 300. sayıyı konuşuyoruz. O günlerden bugünlere çok güzel anılar biriktirdim.
Son olarak da şunu sormak isterim. Dergi yayınına devam ediyor, daha uzun süreler de devam edecek. Zihninizdeki, aklınızdaki projeler nedir? Nerelere evrilecek, nerelere gidecek?
Ben 61 yaşına gelmiş bir insanım. Bu yaştaki bir insanın duygusu biraz elini eteğini çekerek, yavaş yavaş emekliliğe doğru gitmek diye düşünüyorum. Bundan 5 yıl önce Muğla’da yaşama kararı aldık. Zaman zaman İstanbul’a gidip gelerek orada yaşamaya devam ediyoruz. Her ne kadar pandemi araya girse de İstanbul’a geldiğimizde her anını dolu dolu geçirdiğimiz günlerimiz oluyor. Her gün bir firma, her gün bir toplantı, hemen hemen her gün bir basın toplantısı, bir bayi toplantısı ya da bir başka bir buluşma, görüşme oluyor. Anladım ki bize sakinlik yaramıyor. Dolayısıyla benim hala kafamda ömrüm yettiğince yeni projeler olacak. Dergimizi de nasıl daha fazla dijitalleştiririz, nasıl daha teknolojik hale getiririz yolunda düşüncelerimiz var. Dergimizi değişen formatlarda da olsa yaşatmaya ve büyütmeye devam edeceğiz.
İlk yorum yapan olun