Uzun yıllar beyaz eşya sektöründesiniz. Bu işe nasıl başladınız? Kendinizi ve firmanızı kısaca anlatabilir misiniz?
Unutmaz Ticaret’in kuruluş tarihi 1968’dir. Rahmetli Ahmet Unutmaz, Manisa Demirci’den İzmir’e gelerek buradaki dükkânı babamdan kiraladı ve işe başladı. Mobilya, masa, sandalye, halı vb. eşyaların satışıyla bu işe adım attı. Ben 1969 yılında 15-16 yaşlarımda kiracımızın yanında çırak olarak bu işe başladım. Bu semtte doğup büyüdüğümüz ve bu bölgede sevilen insanlar olduğumuz için ticarette başarılı olduk. O dönemde bizim sattığımız ürünleri satın almak zor ve önemli konulardan biriydi. Bu bölgede kendimizi kanıtladık. Dükkânın üstünde oturuyor ve ikamet ediyor olmamız da bize avantaj sağladı. İstenilen her zaman, sabah-akşam, cumartesi-pazar günleri bile dükkânı açıyorduk. Patronum Ahmet Unutmaz ’ın evli olup çocuğunun olmaması zamanla aramızda bir babaevlat ilişkisi doğurdu. Unutmaz Ticaret ismi buradan gelmektedir. Ahmet Bey ben işe başladıktan 6-7 ay sonra kasanın anahtarını bile bana teslim etmişti. 1975 yılında askerden döndükten sonra Ahmet Unutmaz ile ortak olarak tekrar işe başladım. Zamanla portföyümüze beyaz eşyaları da ekledik. 70’li yıllardan sonra ilk olarak buzdolabı satmaya başladık, ardından diğer farklı ürünler de gelmeye başladı. Emayetaş fırınlar ve Vezüv marka gaz sobaları gibi çeşitler de portföyümüze girdi. Samur Halıları çıkmaya başladı, Halı mobilya işi biraz daha koltuk ve yatak odası takımı modellerine doğru döndü. O yıllarda tüm bu işleri 70-80 metrekarelik bir dükkânda yapıyorduk. İnsanların o zamanlar ürünlere karşı bakışı daha mütevazi, hoşgörülü ve detaysız bakıyor olmaları dikkat çekiciydi. Sonrasında şartlar değişmeye başladı. Siyah-beyaz televizyonlar piyasaya sürüldü. O zamanlar ticaret daha ince, daha güzel ve daha nazikti. Mektuplarla çok nezaketli iletişim kurabiliyorduk. Siparişleri mektupla veriyor, 10 gün sonra siparişleriniz gönderilmiştir şeklinde yanıt alıyorduk. Böyle bir çalışma tempomuz ve düzenimiz vardı. Ortaklığımızın üçüncü yılında Ahmet Bey’i kaybettik ve toprağa verdik. Genç bir iş adamı olarak iş bana kaldı. 1977 yılında bayilik için başvuruda bulunduk ve AEG bayiliğini aldık. Daha sonra dükkân tamamen bize geçti. İlerleyen dönemde Philips, Bosch gibi yeni markalar da portföyümüze katıldı. Beyaz eşya alanındaki çeşitliliğimiz arttı. Ahmet Bey’in vefatından sonra ikinci el otomobil işine de girdim ve bunu mevcut düzenimiz içinde yürüttüm. 1991 yılından bu yana inşaat sektörüne de adım attım. Mağazamızı 80 metrekareden 450 metrekareye kadar genişlettik ve tek mağazada faaliyetlerimize devam ettik. Bu büyük alanlar bize önemli avantajlar sağladı.
Tecrübelerinizden yola çıkarak bizlere ne gibi öğütler verebilirsiniz?
Bu işi yapabilmek için öncelikle öz sermaye gereklidir. Taşıma suyla hiçbir sektörde hiçbir iş yapamazsınız. İkinci olarak doğruluk ve inanç önemlidir. Bu yaklaşımla hareket edildiğinde başarılamayacak hiçbir iş yoktur. Bir başka öğüdüm ise biz bugüne kadar hiçbir zaman tek iş yapmadık. İş kalemlerimiz hep birbirinden farklı oldu. 90’lı yıllarda araç satış işi tefeciliğe dönünce o işten hayır gelmeyeceğini anladık ve inşaat sektörüne yöneldik. 33 yıldan beri yaptığımız inşaatlar daima beğenildi. Ticarette her zaman birkaç işi aynı anda sürdürdük. Beyaz eşya sektörü özelinde değerlendirdiğimizde Türkiye’de bayilik sistemi artık bitmiştir. Sadece beyaz eşya değil, tüm sektörler için durum aynı. Eskiden “değerli iş ortağımız” diye atılan başlıklar şimdi yine öyle atılıyor ama alta doğru indiğimizde hiç de öyle değil. Şu anda firmalar bizi normal bir tüketici gibi görülüyor onlardan bir farkımız yok aynı tüketici gibi algılıyorlar. Bu mantıkla ticaret yapmanın zor olduğunu düşünüyorum. Bu durumun düzeltilmesi gerekiyor. 7-8 yıl öncesine kadar bir iş yapılacağı zaman bizim de fikrimiz ve bilgimiz alınırdı, ona göre hareket edilirdi. Fakat şimdi böyle bir iş birliği kalmadı. Ancak dışarıda hayat böyle dönmüyor. Müşterilerin talepleri ve alım güçleri gün geçtikçe değişiyor. Bu durumda bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de bayilik sistemi büyük sıkıntıya girdi. Uzun yılların hatırı olmasa, bayilik bana göre artık yapılamayacak bir iş haline geldi.
Bayilik sisteminin sürdürülebilmesi için önerileriniz var mıdır?
Birlikte çalıştığım markaların imalatçı mı, ithalatçı mı olduğunu bile anlamak artık zorlaştı. Sonuç olarak, bir yerlerde üretim yapıyor olabilirler ama satacakları malın tedariğini belirli kalemlerde elinizde tutamıyor ve biz bayilerin ihtiyaçlarına zamanında yanıt veremiyorlarsa nasıl olacak? Biz de kotayı tutturmak için istemediğimiz ürünleri almak zorunda kalıyoruz. Bu durum büyük sorunlar yaratıyor ve bu sorun başka markalar içinde aynı o zaman bu iş bayilik olmaktan çıkıyor.
Önümüzdeki dönem için hedefleriniz nelerdir?
Bu şartlar altında hedefimizin olması çok zor. Benim oğlum 40 yaşında işin stresinden dolayı bu işe devam etmek istemiyor. Ama ahde vefa denen bir şey var. Bugün markalar bir yere geldiyse bizim katkılarımızı görmezden gelemezler. Markalar büyük olabilir ama bu noktaya gelene kadar biz de onlara destek olduk. Doğruya doğru onlarda kaliteli mallar yaptılar, bir malın kalitesinin ne olması gerektiğini ve servisçiliğin nasıl olması gerektiğini biz bayiler onlar sayesinde öğrendik. Kimsenin hakkını da yememek lazım. Hiç kimse yediği ekmeğe ihanet etmez. Ancak son zamanlarda mal tedariği ve servis konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Zaten satış da çok zorlu ve stresli bir süreç. Bu şartlar altında işin zevki ve heyecanı da kalmıyor.
İlk yorum yapan olun