Amerika Kahve Pazarındaki Potansiyel: Türk Kahvesi ve Misafirperverlik

Turkish Coffee Lady Gizem Şalcıgil White

Bugün dünyanın kalbine giden yol mutfaktan geçiyor. Özellikle, ülkelere özel gastronomik ürünler tanıtılırken Amerika gibi dev bir pazarda toplumlarla kültürel ve duygusal bağlar kurmanın önemi her geçen gün artıyor. 


16-18 Eylül tarihlerinde ABD’nin Miami şehrinde düzenlenen “Americas Food & Beverage Show” Fuarında Türkiye’nin tanıtıldığı alanda dikkatimi çekti; ihracatçı birliklerinin ağırladığı ve çok değerli ticari markalarımızın yer aldığı bu standlarda ulusal mutfağımızın önde gelen ürünleri tanıtıldı, birbirinden kaliteli markalar potansiyel tüketicilere sunuldu, ve deneyim alanlarında birbirinden çeşitli yöresel lezzetler ziyaretçilere ikram edildi. Peki bu fuarda ne eksikti? Milli kültürümüzün en önemli değeri: Türk kahvesi. Büyük bir özenle ve yoğun emeklerle tasarlanmış şık ve renkli standların yanında kendine özel bir yer hak ediyordu kahvemiz; hem dünyanın ilk kahve pişirme metodu olması nedeniyle, hem de diğer ülke pavilyonlarında olmayan kültürel etkileşimin en güçlü olabilecek noktasında Türk misafirperverliğini öne çıkarabilecek bir potansiyeli olması nedeniyle. Ancak, Türk kahvesi yıllardır yabancı pazarlarda potansiyeli görülmediği için ülke tanıtım faaliyetlerinde ve mutfak demolarında yer almıyor, reklam kampanyalarında ise en önde olması gerekirken kendine ufak bir alanda yer bulabiliyor. Halbuki, Türk kahvesi, bugüne kadar UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne resmi olarak dahil edilen tek kültürel içecek olmasının yanı sıra Türk mutfağı özelinde Amerikalıların en çok deneyimlemek istediği Türk geleneklerinden biridir.


Türk Kahvesi: 500 Yıldır Dostluğun Tadı

Bu kapsamdaki gıda fuarlarına, genelde Meksika, İtalya, Brezilya, Hindistan, Yunanistan, Çin, Kuzey Kore, İspanya, Japonya gibi ülkeler mutfaklarını renkli sunumlarla Amerikan pazarına tanıtmak için geniş bir ürün yelpazesi ile katılıyor. Ülke standlarında ziyaretçi önünde elle hazırlanan taze ürünler, ileri teknoloji kullanarak kişiselleştirilen sunumlar, kültür ihracatına katkı amacıyla müzik ve dans gösterileri ile birleşen gastronomik sunumlar potansiyel müşterileri etkilemek için eşsiz deneyimler sunuyor. Bu nedenle, pazardaki ürünlerin Amerika’da “ülke ismi” ile anılması, hem o ülkenin kültürel ve üretim mirasının bir yansıması oluyor, hem de Amerikalı tüketicilere ürün hakkında kalite, otantiklik ve güven sağlamasında büyük rol oynuyor.

Bir kültür, sadece bir milletin iç dünyasında var olan bir olgu değil; aynı zamanda uluslararası alanda da paylaşılabilen ve ihraç edilebilen bir güçtür. Bu bağlamda, kültür ihracatı, son yıllarda ülkeler ve toplumlar arasında kültürel alışverişin artmasına büyük katkıda bulunuyor. Bu süreç, farklı kültürlerin birbirini tanımasını ve anlamasını sağlıyor, önyargıların kırılmasına ve hoşgörünün gelişmesine yardımcı oluyor. Aynı zamanda kültürel ürünler, insanlar arasında köprüler kurarken, milletlerin birbirini daha iyi anlamasına da zemin hazırlıyor.


Tarihsel kaynaklara göre, Türk kahvesi, kahvenin pişirilme ve hazırlanma şekilleri arasında dünyanın en eski ve en geleneksel yöntemidir. Türk kahvesi de bu örneklerden ilham alarak Amerika’da “Turkish Coffee: Taste of Friendship for 500 Years” temasıyla pazarlanıp kültürel bir sembol haline getirilmeli, ve Türk kahvesi ve Türk misafirperverliği, birbirini tamamlayan iki önemli kültürel unsur olarak öne çıkarılmalıdır. Çünkü, kahvemiz ve misafirperverliğimiz Türk toplumunun sıcakkanlılığını, dostluğunu ve paylaşımcılığını yurtdışı pazarlarda en iyi şekilde temsil edecek etkiye sahiptir.


Türk Kahvesinin Amerikan Kahve Pazarındaki Büyük Potansiyeli

Amerika, dünyanın en büyük kahve tüketicilerinden biri. Amerikalılar günde 400 milyon adet kahve içerken Türk kahvesi bu dev pazarda hala keşfedilmeyi bekliyor. Pandemi sonrasında Amerikan toplumu artık daha egzotik, derin bir hikayesi olan ve kültürel bir deneyim yaşatan özel yapım kahve çeşitlerini tercih etmeye başladı. Plastik bardaklarda satılan kahvenin yerini kişiye özel otantik kahve sunumları alıyor. Bu yeni trend, hem Türk kahvesinin pazar payını arttırmasına, hem de kahvenin tarihi yaşatan bir kültür turizmi ile ülkemizin çektiği kaliteli turist sıkıntısına da çare olabilir. Kahvenin ham maddesi, tüm dünyaya espressosunu içeren İtalya gibi ülkemizin topraklarında yetişmese de, İstanbul dünyaya yayılan bir kahve kültürünün çıkış noktası. Mardin’den başlayarak yöresel kahvelerin deneyimletildiği, Gaziantep’de tarihin ilk kahvehanesinde düzenlenecek kahve deneyim turları, ve İstanbul’da saray mutfaklarında tarihçesinin anlatılacağı rehber gezileri ile birbirinden farklı ülkelerden alım gücü yüksek ve yeni tecrübeler arayışında olan toplumların ilgisi çekilebilir. Bu stratejiyle, kahve içmenin sadece bir alışkanlık değil, aynı zamanda insanları bir araya getiren bir ritüel olduğu da vurgulanabilir. Türk kahvesi, bu bağlamda Amerikan kahve kültürüne de yeni bir boyut kazandırabilir; insanların dostça sohbetler etmesine, kültürel etkileşimlerde bulunmasına ve samimi ilişkiler geliştirmesine zemin hazırlayabilir.


Dünya genelinde bile her gün daha fazla ihtiyaç duyulan bir değer olarak misafirperverlik her gün daha fazla öne çıkıyor. Özetle, Türk kahvesiyle kültürlerarası güçlü bağlar kurmak, Türk misafirperverliğiyle daha iyi bir dünya mümkün. Yeter ki biz 500 yıllık kahve kültürümüze sahip çıkalım ve ülke tanıtımlarında hak ettiği değeri görmesini sağlayalım.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*