Bir kadın kendini nerede iyi hissediyorsa, orada başarılı olur

Melda Hekimoğlu 2 M Ltd.Şti - Bağdat Caddesi

Kendinizi ve firmanızı kısaca anlatır mısınız?

1994 doğumluyum ve 2016 yılında Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Mezuniyetimin ardından bir yıl sonra lüks kozmetik sektöründe, Amerikan bir şirkette çalışmaya başladım ve yaklaşık 6 yıl boyunca bu alanda deneyim kazandım. Biz aslında babadan beyaz eşyacıyız ve ikinci kuşak olarak bu sektöre devam ediyoruz. Babam Fadıl Hekimoğlu, 3 K firma ismi ile BSH’ın bayisi olarak 35 yılı aşkın bir süre çalıştı. Kozmetik sektöründe kurumsal bir firmada yükselirken, babam sürekli bana gel bizimle çalış, baba mesleğini öğren gibi sinyaller veriyordu. 6 yılın sonunda bir fırsat çıktı. Siemens ekibi bize geldi ve Studio Line markamızla, ‘Buraya da genç kuşaklarla bir şeyler yapmak istiyoruz, yapar mısınız?’ dediler. Ablam Merve ile işe girdik ve şirketimizi 2M Limited Şirketi olarak kurduk. Babamızın desteğiyle başladık. 2,5 yıl önce bu işe girdik ve sektörde henüz yeniyiz. 2,5 yıl önce Acıbadem mağazamızı açtık ve bir yıl sonra Bağdat Caddesi mağazamız açıldı. Sektörde yeni olmamıza rağmen arkamızda çok güçlü bir ekip var. Olcay Bey’in sektördeki inanılmaz tecrübesi, babamızın da desteğiyle büyüdük. Babamız, bu işi bir okul olarak görmemizi ve sahada bulunarak perakendeciliği öğrenmemizi istedi.

Mağazanızın fiziksel özelliklerinden bahseder misiniz? Ne tür farklılıklar sunuyorsunuz burada? Tüketici neden sizi tercih ediyor?

Bayi sistemi, daha küçük ve kompakt firmalarla ilerliyor. Ancak bizim mağazamız, hem 3 katlı olması hem de yanında çok güzel bir kafemizin bulunmasıyla öne çıkıyor. İnanılmaz bir teşhir alanımız var ve bu sayede ürünleri maksimum şekilde sergileyebiliyoruz. Diğer bayilerden ayıran en önemli özelliklerinden biri de kendine has yapısı. Reklam alanlarımız, LED ekranlarımız ve terasımız fark yaratıyor. Burası, Siemens’in gücünü, markasının değerini ve teknolojisini en iyi şekilde ifade edebileceği mağazalardan biri. Mağazamızda, müşteriye her bir bölüm için ayrı alanlar sunuyoruz: Ankastre, beyaz eşya, Studio Line gibi. Müşteri, istediği ürünlerle ilgili maksimum deneyimi burada alabiliyor.

Bölgedeki tüketici grubu nasıl?

Bu lokasyondaki müşteri oldukça bilinçli. İnterneti yoğun şekilde kullanan, teknolojiye hızlıca uyum sağlayabilen ve kaliteye önem veren bir müşteri kitlesine sahibiz. Fiyat hassasiyetleri de bulunuyor, ancak fiyatperformans oranını göz önünde bulundurarak karar verebilen bir grup. Ücret fazla olsa da kaliteye değer veren müşterilerimiz var. Gençler, yeni evlenen çiftler oldukça fazla. Ayrıca eski İstanbullu olarak tanımladığımız, marka sadakati yüksek bir müşteri grubumuz da mevcut. Sabahları spor kıyafetleriyle yürüyüş yapan, sosyo-ekonomik açıdan yüksek bir kitleye hitap ediyoruz.

Siemens markası sizin için ne ifade ediyor?

Beyaz eşya sektörü gerçekten çok farklı bir alan. Ben kozmetik sektöründen geldiğim için orada binlerce farklı ürün bulunuyordu. Beyaz eşya sektöründe o kadar fazla ürün yok ama Siemens’in konumunu, dijital yapısını ve teknolojisini çok seviyorum. Siemens, bana göre gerçekten inovatif, teknolojik, kaliteli ve estetik anlamda çok güçlü bir marka. Burası, benim için bir Lovebrand. Renk skalası, müşteriye yaklaşımı ve mottosu tamamen uyumlu ve çok beğeniyorum.

İşinizi severek yapıyorsunuz. Bu iş size göre sürdürülebilir bir iş mi? Siz de gelecekte çocuklarınıza bu işi devretmeyi düşünür müsünüz?

Beyaz eşya sektörü yüzde 100 sürdürülebilir. Doğru yöntemlerle çok iyi bir şekilde sürdürülebilir ve geliştirilebilir bir sektör. İnternet geldi diye işler bitti demek yerine, internetin desteğini yanımıza almayı düşünmeliyiz. Hem perakende satışta hem de dijital ortamda satış yapabilmeliyiz. Birçok parçayı birleştirip müşteriye sunarsak, bu iş bitmez. Türk kültüründe ve müşterilerde de fiziksel olarak dokunmadan, ürünü görmeden alışveriş yapma alışkanlığı çok yaygın değil. İnternetten alışveriş yapıldığında da müşteri çoktan bir mağazada ürünü deneyimlemiş, dokunmuş ve satış danışmanından bilgi almış oluyor. Mağazacılık sektörü, gelişen teknolojiye ayak uydurabilirse, trendlere uyarsa kesinlikle sürdürülebilir. Klasik ve geleneksel bir modelin sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Şu an yapay zekâ gibi bir olgu var. Örneğin, mağazamızda büyük ekranlar koyduk; burada 360 derece ürünleri inceleyebiliyorsunuz. Satış ve pazarlama tarafını yapay zekâ ile desteklersek, bu sektörün sona ermeyeceğini düşünüyorum. Eski yöntemlerle hareket etmek, zamanla sektörü bitirir. Bu, tüm dünyadaki büyük markalarda da görülen bir durum.

Bu işteki hedefiniz nedir?

Siemens, ikinci kuşaklara da önem veren bir marka. ‘Markayı onlara emanet edelim’ algısı oldukça güçlü. Mağazacılık ve perakende sektörü olduğu gibi kalacak ancak benim hedefim, Siemens’in daha dinamik ve teknolojik tarafını müşterilere aktarmak. Dijital alanlarda, örneğin TikTok gibi platformlarda, doğru müşteri ve kişilere markanın tüm özelliklerini tanıtmak istiyorum. Bir kuşak var ve onlar artık sona erdi; genç kuşaklara geçiş yapmak gerekiyor. Markanın gelişmesi için buna ihtiyaç var. Ticareti her zaman korumak zorundayız ama burada farklı yöntemler denemek istiyorum. Farklı workshoplar, farklı markalarla iş birlikleri ve sosyal medyada yeni kanallar denemek istiyorum. Bu deneyimi daha da güzelleştirmek istiyorum. İşimi daha dijital, kırılgan ve dinamik bir şekilde büyütmek istiyorum. Farklı kanallardan ve müşteri segmentlerinden Siemens’in kalitesini anlatabilmeyi hedefliyorum.

İş kadınlarının en yaygın karşılaştığı zorluklar nelerdir?

Hem kurumsal hem de ticari esnaf olarak farklı deneyimlerim oldu. Bu süreçte doğrudan bir sorun yaşamadım, ancak içinde bulunduğumuz dünyada, özellikle Türkiye gibi ataerkil bir toplumda, kadının sözü bazen yeterince önemsenmiyor. Kadının fikri ve projeleri bazen göz ardı edilebiliyor. Dolaylı olarak bu durumları hissettiğim zamanlar oldu. Hala ‘Kadınlar daha duygusal’ diyenler var ve kadının ön planda görünmesini istemeyen bir kesim de bulunuyor.

Kadınların iş hayatındaki, beyaz eşya sektöründe yeterli derecede temsiliyetleri var mı?

İstatistiksel olarak baktığımızda kadın bayilerin, toplam bayilerinin yüzde 10’unu bile oluşturmadığını görüyoruz. Beyaz eşya sektöründeki algı oldukça önemli. Bu sektör denildiğinde insanların aklına daha çok orta yaşlı, erkek, sert pazarlık yapan, gömlekli bir kişi geliyor. Kadın bayi olduğunu görünce, almayacaksa bile alan insanlarla karşılaştım. Bu da bir pozitif ayrımcılık oluşturuyor. Bazı insanlar bundan çok hoşlanıyor ama sayılar hala yetersiz. Burada kadınların da korkuları olabilir. Beyaz eşya, aynı zamanda kadın zekâsı gerektiren bir sektör. Ticari aklın çok ön planda olduğu bir alan. Kolay bir sektör değil, kadınlar da bundan çekiniyor olabilir. Bütün markaların kadınlara teşvik vermesi ve destek olmaları gerekiyor. Yemeği yapan bir kadından kim daha iyi ocak satabilir ki? Erkekler kadınların bakış açısını farklı görebilir. Kadınların bu sektörde daha fazla yer alması lazım. Aileyi sofraya toplayan, evi güzelleştiren kadınlar… Markaların bunu değerlendirmesi gerekiyor.

Kadınların liderlik pozisyonlarına yükselmesi önündeki en büyük toplumsal bariyerler nelerdir?

Bu soru, İstanbul ve İstanbul dışı olarak çok farklılık gösteriyor. Doğuda, kadınların anne olma, eve bakma, yemek yapma gibi asli görevlerini yerine getirmesi engel olarak görülürken, batıda ise erkek egemenliğinin fazla olduğu yerlerde, mantık ve duyguyu birleştiremeyen kadınların engellenmesi gibi bir durum söz konusu olabiliyor. Dünyada ve Türkiye’de geçmişten gelen kurum kültürlerinin de buna engel olduğunu gözlemliyoruz. Genel olarak, kadınlara ekonomik güç verilmemesi gerektiği gibi bir anlayış var.

Devletin verdiği teşvikleri yeterli görüyor musunuz?

Bu yeterli değil, aslında olsa bile insanlar bu konuda yeterli bilgiye sahip değiller. Örneğin, İŞKUR kadın girişimcilere destek veriyor, ancak bu fırsatlar çok az ve çoğu zaman bilinmiyor. Ben kişisel olarak faydalanmadım, ama bu gibi kapıların olduğunu bilmek bile bir güvence sağlıyor. Kadınların çoğu, ‘başarısız olurum’ korkusuyla bu dünyalara giremiyorlar. Belki kadınlara yönelik bir kota getirilebilir. Hatta bazı şirketlerde hiç kadın çalıştırılmıyor. Şirketler, özellikle üst düzey yönetimden daha alt seviyelere kadar kadınları dahil etmeyi düşünmeliler. Kadınlar çok zeki, anaç, iş bitirici ve duygusal zekaya sahip varlıklar. Bunu kullanmayanlar, aslında kaybediyorlar.

Teknoloji ve dijitalleşme iş kadınlarına nasıl fırsatlar sunabilir sizce?

Bunlar düşünüldüğünde aklıma işin dijital tarafını destekleyecek satış ve pazarlama faaliyetleri geliyor. Bir kadın, sosyal medya yönetimi, web sitesi yönetimi gibi alanlarda dahil edilebilir diye düşünüyorum. Ayrıca belirli eğitimler verilerek, bir işi nasıl daha dijitalleştirilebileceğine dair beceriler kazandırılabilir. Ben kozmetik sektöründe kıdemli proje geliştiricisi olarak çalışırken tam olarak bunu yapıyordum. Her aşamada, nasıl daha dijitalleştirilebilir üzerine çalışıyordum ve kadınlara nasıl daha dijital bir deneyim sunabileceğimizi düşünüyordum. Neden insanlar dijitale ihtiyaç duyuyor? Çünkü hayatlarını kolaylaştırmak istiyorlar. Teknolojinin çıkış nedeni de aslında bu. Bir kadın evdeki ürünleri kullanırken, nasıl daha verimli kullanabileceğini düşünüyor. Bugün yapay zekâ ile bu fikirleri hayata geçirmek çok daha kolay. Kadınlar, yaratıcı fikirleri ile bu noktada sürece katkı sağlayabilirler.

Siz bir kadın lider olarak, genç kadınlara model olma açısından nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Çoğu kadının çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Bir kadının kendi potansiyelini en iyi şekilde gösterebileceği, en güçlü olduğu tarafı bulabilmesi çok önemli. Karakter ve potansiyel açısından en iyi, en sevdiğiniz, en sürdürülebilir, en ilgi duyduğunuz alanı bulup oraya odaklandığınızda, başarının katlanarak gelmeme ihtimali yok. Bu her şey olabilir. Bir kadın kendini nerede iyi hissediyorsa, orada başarılı olur. Tam bu noktada kadını demotive etmekte zaten kolay olmuyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*