Önemli olan odaklanmak, bilgiyi toplamak ve bu konuda deneyimli kişilere danışmak

Nurdan Erdiş Kahramanoğulları A.Ş – Bakırköy

Öncelikle kendinizden ve firmanızdan bahseder misiniz?

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nden mezun oldum. Ardından Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Coğrafya Yüksek Lisansı yaparak jeomorfolog oldum. Asıl mesleğim deprem uzmanlığı, sağlam binaların nerede olması gerektiğini belirliyoruz ki, Türkiye’nin buna büyük ihtiyacı var. Ne yazık ki, ülkemizde pek bilinmeyen bir meslek dalı. Şirketimiz 45 yıllık bir geçmişe sahip. Bakırköy’de dört mağazamızla hizmet veriyoruz. Şirketi babamız kurdu ve 25 yıl önce bana devretti. Babam, Kahramanmaraşlıydı; annem ise Selanikli. Annem de bir süre işin içinde yer aldı. İlk Arçelik bayisini Atrium’da biz açtık ve annem mağazayla ilgileniyordu. Rahmetli Vehbi Koç da mağazamızı ziyaret etmişti. İlerleyen yaşına rağmen işlere hâlâ büyük ilgi gösteriyordu. Burası, ilk AVM mağazalarından biriydi ve o zamanlar da farklı, güzel bir konsepti vardı.

Mağazalarınızın genel özelliklerinden bahseder misiniz?

Toplamda dört mağazamız bulunuyor. Bunlardan ikisi AVM mağazası; biri Atrium, diğeri Capacity’de yer alıyor. Ayrıca biri beş katlı bir cadde mağazası, diğeri ise ilk şirketimizin kurulduğu cadde mağazası olmak üzere iki sokak mağazamız var. Şu an 30 kişilik bir ekiple hizmet veriyoruz. Şirketimiz ağırlıklı olarak devlet projelerine çalışıyor. 15 yıl önce devletten iş alamazsınız diyenler oldu, ancak zaman içinde büyük projelere imza attık. Millî Eğitim Bakanlığı ve havalimanlarıyla çalışmalar yürüttük. Biraz inatçıyız; “olmaz” denildiğinde aksine yapmaya odaklanıyoruz.

Bölgenizde nasıl bir tüketici yapısı var?

Babam, zamanında herkese dokunmuş, yardım elini uzatmış biriydi. Kendisi “ben de memuriyetten geliyorum, yokluğu bilirim” diyen bir kişiydi. “Ödersin nasıl olsa” diyerek ihtiyacı olanlara destek olmuş. Bugün bile dükkânın önünde durup ona dua edenler var. İnsanlara hep koşmuş, destek olmuş. Şirketimizin temelleri de bu anlayış üzerine kurulu. Biz de hâlâ müşterilerimizin sorunlarını kendi sorunumuz gibi görüyoruz. Satış sonrasında da onların yanında oluyoruz. Tüketiciler, kendilerini ailemizin bir parçası gibi görüyor. Bizi görmek istiyorlar. Yeni işe başlayanlara da hep şu mesajı veriyorum: “Tüketiciler bizim akrabamız değil ama bizi ailelerinden biri gibi görüyorlar. Siz de bu bağı kurun.” Ancak, ne yazık ki yeni nesilde bu iletişim eksik. Müşteri ile kurulan samimi bağlar artık eskisi gibi değil ve müşteri sadakati azalıyor. Bakırköy’deki tüketici profili genellikle yaşı ilerlemiş kişilerden oluşuyor. Çocuklarını ve torunlarını tutup dükkâna getiriyor, buradan alışveriş yapmalarını istiyorlar. Hatta bazen zorla getiriyorlar. Bölgede yaklaşık 200 bin kişi yaşıyor ve birçok bayi var. Rekabetin yoğun olduğu, zor bir bölge burası. Bu yüzden bizim de sahaya çıkmamız gerekiyor. Bu yüzden devlet işlerine ve kurumsal şirketlere yöneliyoruz.

Arçelik markası sizin için ne ifade ediyor?

Biz, Arçelik’in bir parçasıyız. Biz güçlü olursak, Arçelik de güçlü olur. Eğer para kazanmak istiyorsak, öncelikle markayı güçlendirmeliyiz. Arçelik var oldukça biz de var olacağız. Bu yüzden şirketimizin her zaman daha ileriye gitmesini istiyoruz. Aynı zamanda yapıcı önerilerde bulunuyoruz. Pandemiden sonra, şirket ile bayiler arasındaki iletişim daha dijital bir yapıya büründü. Bu yüzden yaratıcı ve farklı bir vizyon ortaya koymamız gerekiyor. Zaman çok hızlı değişiyor ve biz de bu değişime ayak uydurmalıyız.

Beyper üyeliğiniz de var. Beyaz eşya bayiliğinin şu anda yaşadığı genel sorunlar nelerdir? Mesleğinizin zorlu yanları nelerdir?

En büyük sorun, kiraların ve maliyetlerin aşırı artması. Elektrik, nakliye, kargo gibi giderler sürekli yükseliyor. Tüm bunlarla uğraşırken işe odaklanacak vakit çok az kalıyor ve kendimizi geliştiremiyoruz. Covid döneminde bile daha iyi bir iş ortamı vardı. Son üç yıldır şirketler üzerinde bir durağanlık hissediliyor. Satış performansımız anlık olarak düşmüyor, ancak geleceğe yönelik bilgiye yatırım yapamadığımız için yeni risklerle karşılaşabiliriz. Bu durum sadece bizim için değil, tüm markalar için geçerli. Sektörde vizyon eksikliği var. Önemli olan sadece satış yapmak değil, yenilik getirebilmek. Piyasadaki bazı şeylerin değişmesi gerekiyor. En ucuz satanın değil, en doğru hizmeti verenin ön plana çıktığı bir sistem oluşturmalıyız.

İşiniz sürdürülebilir bir meslek mi? Çocuklarınıza tavsiye ediyor musunuz?

Gençler için bu iş biraz riskli, çünkü daha özgür olmak istiyorlar. Ancak bu sektör, belirli bir düzen ve disiplin gerektirdiği için onların özgürlük alanlarını kısıtlıyor. Zorluyoruz ama ileride ne olacağı belli olmaz. Küçük oğlum işletme okuyor, büyük oğlum ise iç mimar. Şirkete adım atabilmeleri için benim tamamen geri çekilmemi istiyorlar. Bizi “eski kafa” olarak görüyorlar ve kendi yollarını çizmek istiyorlar. Gençler, işin çok daha hızlı ilerlemesi gerektiğini düşünüyor. Sorun çıktığında anında çözülmesini istiyorlar. Ancak büyük şirketlerde işler daha planlı ve programlı şekilde ilerliyor. Hızlı karar almak her zaman mümkün olmuyor. Onların sabırsızlığı ile bizim deneyimimiz arasında bir denge kurmak gerekiyor. Bu iş sürdürülebilir ama ancak sürekli geliştirdiğiniz sürece… Sektördeki sorunlar hiçbir zaman bitmiyor ve sizin bunları çözmeye hazır olmanız gerekiyor. Aynı zamanda bu sürece direnç gösterebilmek de şart. Son üç yılda karşılaştığımız sorunların sayısı ciddi şekilde arttı ve bu gerçekten bunaltıcı olabiliyor. Tecrübe, burada en büyük avantajımız. Biz yılların getirdiği deneyimle sorunları çözebiliyoruz, ancak yeni bayilerin bu kadar karmaşık bir ortamda nasıl ayakta kalacağını kestirmek zor.

Bu mesleği yaparken başka ticari faaliyetleriniz var mı?

Bu işin dışında başka bir sektörde faaliyet göstermiyorum, ancak **Bakırköylüler Derneği Başkanıyım ve amatör spor kulüpleriyle ilgileniyorum. Ülkemizde olup biten her şey bizi ilgilendirdiği için siyasetle de ilgileniyorum. Vehbi Koç’un “Devletim ve ülkem var oldukça ben de varım” anlayışını benimsiyor ve sadece kendimize değil, ülkemize de yatırım yapıyoruz. Çevremizdeki insanları da pozitif etkilemeye çalışıyoruz ve bu sayede güçlü bir sinerji oluşuyor. Gittiğimiz her yerde kalabalıkların içindeyiz. İnsanlar “Arçelik bayisi kim var? Nurdan Hanım var” diyerek alışveriş için bize geliyorlar. Yerinizde oturup müşterinin size gelmesini beklemek yeterli değil. Çevrenize dokunmalı, ilçenizin gelişimi için çalışmalı ve STK’lara aktif olarak katılmalısınız.

Hedefiniz nedir bu meslekte?

Teknoloji her geçen gün büyük bir hızla ilerliyor. Dolayısı ile çağın gereklerine uygun daha hızlı sistemlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Şirketimizin sistemleri kendi kendini işletebilir hale gelmesi için çalışıyoruz. Zaman zaman sistemler değişimleri yakalamakta zorlanıyor. Örneğin, devletin uygulamaya koyduğu enflasyon muhasebesi sistemine mevcut programlarımızın çoğu uyumlu değildi. Hedefim bayim için doğru kurgulanmış bir sistem ortaya koymak. Çünkü doğru sistem sizi yormaz; güncel gelişmelere hızla adapte olur. Bu yüzden işleyen ve oturmuş sistemler üzerinden ilerlememiz gerektiğine inanıyorum. Bayim, ben olmasam da düzenli bir şekilde çalışmaya devam edebilmeli. İşler tamamen insana bağlı olmamalı, sistemler süreçleri yönetmeli. Mağazalarımızın kalitesi, belirli kişilere bağlı kalmadan sürdürülebilir olmalı. Böyle olduğunda her şey daha sağlıklı ilerler.

Türkiye’de iş kadınlarının en yaygın karşılaştığı zorluklar nelerdir?

İş kadınlarının bir araya gelmesi ve birbirini desteklemesi gerekiyor. Kadınlar arasında sinerji oluşturmalı, pazarı büyütmeli ve birbirleriyle iş yapmalılar. Erkekler bunu zaten yapıyor ve bu sayede iş dünyasına daha kolay entegre olabiliyorlar. Örneğin, bir inşaat derneğine kadın olarak girmek çok daha zor. Erkekler bu alanlara rahatça girip iş bağlantıları kurabiliyor. Ancak kadınlar arasında böyle bir ağ ne yazık ki yeterince gelişmiş değil. Kadın yönetici sayısı az, ayrıca mavi ve beyaz yaka kadın çalışanlar arasında da güçlü bir iş birliği kültürü yok. Kadınların birlikte hareket etmesi hem bireysel hem de sektörel anlamda büyümeyi destekleyecektir.

Sizce kadınların beyaz eşya sektöründe özellikle yeterli derecede temsil edildiğini düşünüyor musunuz?

Beyaz eşya sektöründe kadın bayiler artmış olsa da bu sektörde daha fazla kadın temsiliyetine ihtiyaç var. Beyaz eşya sektörü, kadınlar için zor bir sektör gibi görünse de kadınlar için oldukça uygun bir alan olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadınlar daha dirençli ve aynı zamanda daha detaycı oluyorlar. Tıpkı ev yönetmek gibi, kadınlar personelde ve mağazadaki eksiklikleri daha net fark edebiliyorlar. Bayi olarak işleri yönetmek daha kolay olabilir, ama işlerimiz büyüdükçe sorunlar büyüyor. Bu yüzden çok iyi yetişmiş olmak şart. Aynı zamanda, bütçe planlaması ve maliyet hesaplarını çok iyi bilmek gerekiyor. Depodaki malı, girdiyi, çıktıyı takip etmek önemli. Ben her şeyi kafamdan biliyorum. Yorucu değil, ama devamlılık gerekiyor. Şirket büyüdükçe, mali işler de sizi zorlamaya başlıyor. Şu anda bayiler için para kazanmak kadar parayı çalıştırmak da önemli bir hale geldi.

Finansman olarak kadınların farklı desteklere ulaşmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Erkeklere kıyasla nasıl ulaşabiliyorlar?

Bazı bankalar kadınlara destek veriyor, ancak iş hayatına başlamak için tecrübe kazanmak çok önemli. Ben iş hayatıma burada başladım, ancak şimdiki aklım olsa, 3-4 farklı işte çalıştıktan sonra buraya gelmem daha doğru olurdu diye düşünüyorum. İthalat, ihracat, dış ticaret gibi bilgileri bilmek, bu sektöre daha faydalı olmamı sağlardı. Farklı sektörlerde deneyim kazanmak, bu sektöre geçmek için daha mantıklı olabilir. Kadınların her zaman bir bilene danışması gerektiğini düşünüyorum. Bilgi, her şeydir. Şu anki ortamda bilgi, paradan daha değerli. Kurdukları sistemlere de çok önem vermeliler. Ben bilgisayar programlarını çok bilmem ama olması gerekeni söylerim. “Olması gerekenler” yoksa, isterse en iyi program gelsin, yine işlevsiz olur. Yüceltilen bir şeyin işlevselliği olmadığı anda, sizin işinizi o görmüyor. Ayrıca, çok iyi bir mali müşavirle çalışmaları gerekiyor; çünkü onlar da işlerini çok iyi bilmeli. Devletin kadınlara sağladığı desteği kısıtlı buluyorum. Bir kadın, bayi olmak istiyorsa, eski bir kadın bayinin mentorluğunu alması faydalı olacaktır. Mentorluk, sektörde büyük bir eksiklik ve bu alanda kadınlara yardımcı olabilir.

İş hayatı ile özel hayat birleştiği zaman ortaya çıkan zorlukları bertaraf edecek ne tür öneriler sunabilirsiniz?

Eskiden çocuklarım küçükken 12 saat çalışırdım. Kadın bayilerin de benzer zorlukları oluyor. Çoğu zaman suçluluk duygusu ile hareket ediyorlar; akılları başka yerlerde olabiliyor. Çocukların zamanını çalmamaya özen göstermek gerekiyor. Şu an daha az çalışıyorum ama geçmişteki fedakarlıkların sonuçlarını bugün görüyorum. Kadınlar bence birçok alanda olduğu gibi satış, pazarlama gibi sabır gerektiren işlerde de başarılılar. Mali danışmanlık, mentorluk gibi danışmanlıklar almalı ve ardından bir sonraki adıma böyle geçmeliler.

Teknolojinin ve dijitalleşmenin mesleğinize faydaları nelerdir?

Dünyadaki satış ve pazarlama trendleri, profesyonelleşmeye doğru ilerliyor. Her şeyin profesyonelce yapılması gerekiyor. Örneğin, klima ve buzdolabı gibi ürünleri farklı uzmanlar satmalı. Bu süreç, daha da profesyonelleşerek devam edecek. Mağazalar da kendi kendini yönetebilen ve dijital sistemlerle donatılmış bir yapıya doğru evrilecek. Ancak her şey profesyonelleşerek olmalı. Yaptığınız işin en iyisini yapmalısınız. Dünya bu yönde evriliyor ve markalar da bunu yapıyor, ancak süreç henüz tam anlamıyla tamamlanmış değil. Bu bağlamda, henüz ileriye gidebilecek bir pazar var.

Özellikle iş dünyasında daha fazla yer alması için sizce hangi adımlar atılmalı? Kadınlara neler önerirsiniz?

Babam, “Benim kızım yapar” derdi. Aslında başarılmayacak hiçbir şey yok. Önemli olan odaklanmak, bilgiyi toplamak ve bu konuda deneyimli kişilere danışmaktır. Yapamayız demesinler ve yapamayız diyenlere de kulak

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*