Genel olarak dünya ekonomisinde, özel olarak gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında özel sektör borç yükü, sürdürülmesi giderek zorlaşan bir düzeye ulaşmıştı. Bir resesyon beklentisi, merkez bankalarının elindeki müdahale araçlarının yetersizliğine ilişkin kaygılarla birlikte güçleniyordu. Virüs salgınının ve salgına karşı alınan karantina önlemlerinin etkileri altında uluslararası tedarik zincirleri, elektronik, otomotive, ilaç kimya sanayi, turizm, taşımacılık gibi alanlardaki çok uluslu şirketlerin üretme sistemlerini etkileyerek kopmaya, küresel ticarette mal akımı gerilemeye, hava ve kara taşımacılığındaki yolcu hacmi hızla düşmeye başladı. Salgın tedarik zincirlerini, hava-kara-deniz taşımacılığını ve turizmi, tüketici talebini vurarak, arz ve talep yetersizliği yarattı. Uluslararası şirketlerin kârlarında gerileme olasılığına, petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş üzerinden ABD enerji sektöründe bir kriz olasılığı eklendi. Yatırımcı borsadan başka alanlara, özel sektör bonolarını ve hisselerini terk ederek hazine kağıtlarına, yönelmeye başladı. Böylece hazine kağıtlarının fiyatları artarken faizleri düşmeye başladı. Bu noktadan sonra süreç, merkez bankaları etkili müdahale yöntemleri geliştiremezlerse, şöyle ilerleyebilir: Düşük faizler bankaların kârlarını yemeye başlar, kârlardaki ve borsadaki gerilemeler bankaları borç vermekte daha da isteksizleştirir; reel ekonomide işten çıkartmalar artmaya, ücretler düşmeye, tüketici talebi gerilemeye devam ederek, borçların servis edilmesini daha da zorlaştırır, bankaların isteksizliğini daha da arttırır ve bir kısır döngü oluşmaya başlar. Bu kısır döngü bir aşamada büyük borç yükünü borç krizine oradan da sert bir resesyona dönüştürür.
Tabii ki bu süreç yalnızca bir olasılık. Bu olasılığın gücü üç sorunun cevabına bağlı:
- Koronavirüs salgını yakın zamanda kontrol altına alınabilecek mi?
- Merkez Bankaları, arz-talep-yatırım eksikliği üçlemesi üzerinde artık etkili olmadığı anlaşılan faiz indirimi ve parasal genişleme dışında yöntemler bulabilecekler mi?
- Hükümetlerin yeni borçlanma ve harcama bütçesi, neo-liberalizmi (kemer sıkmayı) gerçekten geride bırakarak, bir uygulama başarısı gösterebilecek mi?
Birleşmiş Milletler (BM), küresel ekonominin yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının etkisiyle bu yıl yüzde 3,2 daralacağını öngördü
BM, 2020’nin ikinci yarısını kapsayan Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentiler Raporu’nu yayımladı. Raporda, küresel ekonominin, Covid-19 salgınının etkisiyle bu yıl yüzde 3,2 oranında keskin bir daralma göstereceği tahmin edildi. Ekonomideki küçülmenin 1930’lardaki Büyük Buhran’dan bu yana en keskin daralma olacağına dikkat çekilen raporda, küresel ekonominin salgın nedeniyle 2020 ve 2021’de yaklaşık 8,5 trilyon dolarlık kayıp yaşamasının ve son 4 yıldaki kazanımların yok olmasının beklendiği belirtildi. Raporda, gelişmiş ekonomilerinin bu yıl yüzde 5 küçüleceği, 2021’de ise yüzde 3,4 oranında, ılımlı ve kaybedilen üretimi telafi etmeye yetecek kadar büyüme göstereceği öngörüldü. BM’nin raporunda, gelişmekte olan ekonomilerin ise bu yıl yüzde 0,7 daralacağı, 2021’de yüzde 5,3 büyüyeceği tahmin edildi. Küresel talepte keskin bir azalmanın olduğuna ve tedarik zincirinde bozulmalar yaşandığı vurgulanan raporda, uluslararası ticaretin de bu yıl yaklaşık yüzde 15 daralacağı tahminine yer verildi. Raporda, Covid-19 salgınının yoksulluk ve gelir eşitsizliğini de artırdığına dikkat çekilerek, salgınının bu yıl büyük ihtimalle 34,3 milyon kişinin “aşırı yoksulluk” sınırının altına düşmesine neden olacağı ve yoksulluk oranındaki artışın yüzde 56’sının Afrika ülkelerinde gerçekleşeceği ifade edildi.
Koronavirüsle birlikte e-ticarette 3 haneli bir büyüme gerçekleşti…
Türkiye’de e-ticaret kanalı, çok hızlı bir gelişim gösteren dinamik bir kanal. Yeni açıklanan TÜBİSAD 2019 E-Ticaret Toplam Pazar verilerine göre, tüm online perakende satışlarının 2019 yılında %43 gibi çok güçlü bir büyüme kaydettiği görülüyor. Bunun içerisinde hızlı tüketim ürünleri alt grubu, büyüme performansı açısından daha da güçlü bir seyir izliyor. Nielsen E-Ticaret Paneli’nin 2019 sonuçlarına göre, panel kapsamında yer alan ve online’da en çok satışı gerçekleşen kategoriler, yıllık %81 ciro büyümesi kaydettiler. 2020 ilk çeyrekte ise, %90 ile 2019 performansını da geride bırakan bir ciro büyümesi görüldü. Burada pazarın normal gelişim dinamiğinin yanı sıra koronavirüs etkisinin de şüphesiz önemli bir etkisi var. Özellikle koronavirüs salgınının etkin olduğu haftalarda online alışveriş ağırlık kazandı ve bu kanalda 3 haneli bir büyüme gerçekleşti.
Tüketici, fiziksel mağazadan vazgeçmeyecek
Alışverişçi için özellikle belirli ürün gruplarında ürünü dokunarak, hissederek seçmek hala çok önemli. Diğer yandan alışverişçilerin mağaza içindeki deneyimi çok değerli buldukları ve mağazada vakit geçirmekten keyif aldıkları da biliniyor. Dolayısıyla beklentiler, alışverişçinin çoklu kanal kullanımının artarak devam etmesi yönünde. Farklı durumlarda alışverişçinin içinde bulunduğu koşulları ve alacağı ürün gruplarını gözeterek hem online hem offline kanaldan alışveriş etmeye devam edeceği öngörülüyor.
“Yaşamın amacını bulmuş fakat binlerce yıldır ona ulaşamamışız”
Koronavirüs günlerinde bunu sıkça düşündüm. Neyi arıyorduk? İçimizi kemiren, bizi bize, ailemize yabancılaştıran o tuhaf kaygılarımızın yerini dünyadan göç etme korkusu aldı. Daha çok kazanma, daha fazla itibar görme arzumuzun yerini hayatta kalma düşüncesi aldı. Bir anda sıfırlandık. Debord’un dediği gibi “Gerçek anlamda altüst edilmiş dünyada doğru, bir yanlışlık anıdır.” Toprağın, suyun ve havanın kıymetini daha da iyi anladık. Artık dünyadan ne alabilirim diye düşünmek yerine, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için neler verebileceğimizi düşünmeye başladık. Aynanın karşısına geçip “yahu biz ne yapıyormuşuz böyle” deme fırsatı tanıyan yaratıcıya şükürler olsun!
Sağlıklı, huzurlu günler dilerim…
İlk yorum yapan olun